DERDİM VAR DİYENLERE…

Memlekette fakir/fukaralar ve sorunlu gençlerle hemhal olduğumuz için, sık sık dertleri olan vatandaşlarımızın hikâyelerine şahit oluruz. Bu da bizlere bazı tecrübeler kazandırıyor.

Aldığımız en büyük tecrübe, beterin beterinin olduğudur…

Tabi herkesin kendi derdi kendine ağır olur, başkasının daha büyük dertlerini bilinceye kadar…

Bazı sıkıntıları olanlar, hallerine şükür etmesini bilirler, kanaat içinde olurlar.

Bu insanlar hayatın zorluklarına karış daha dirençli ve moralli olabiliyor.

Bazıları da, bilse de daha beterinin olduğunu, kendi dertlerinin ağırlığından sıyrılamazlar.

Teselli pek veremezsiniz, verseniz de geçici olur.

Bu insanlarımız da, daha kırılgan ve hüzünlü geçirirler kalan ömürlerini.

Sıkıntılara karşı, Sufilerin bir bakış açısı vardır ki, mükemmel örnektir aslında her dert sahibine.

Onlarda bir ‘su felsefesi’ vardır mesela…

Dağdan akan suyu düşünün. En az direnç gösteren yolu seçer akmak için.

Yani önüne bir kaya çıkacak olursa onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der Sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan, onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Dağdan akan su, önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi diyelim.

O zaman ne yapar… birikip üstünden aşar. Yok, eğer bu da olmuyorsa, sabırla kayayı damla damla delmeye başlar. Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler.

Sabretmek hiçbir şey yapmadan oturmak değildir. “Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir” derler.

Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar.

Üzerine pislik birikir ve Sufiler bu yüzden derler ki: “Sen su gibi ak, her daim yenilen. Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.”

Mesela su değişimden hiç korkmaz…

Bazen yağmur olur, bazen kar olur, bazen buz olur, bazen buhar olur.

Buhar olduğunda çıkar gökyüzüne yağmur olup iner yine yeryüzüne...

Ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda kovanın... Sürekli bulunduğu yere uyumlanır ama doğası hiç değişmez.

Unutmamak lazım ki dünyada her zaman doğaya uyum sağlayanlar hayatta kalır...

Uyum sağlayanlar esnektir çünkü. Değişime direnenler ise katı...

Fırtına en sert en güçlü ağaçları devirir ama esnek fidanlara, otlara hiçbir şey yapamaz.

O yüzden esnek olanlar, uyum sağlayanlar hayatta kalır. Teslimiyet içindedirler.

Su berraktır, şeffaftır. Olduğu gibidir yani. Paylaşımcıdır. Hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları, doğayı besler. Hayatı başlatandır.

İşte suyun bu yapısından dolayı Sufiler birbirlerine “Su gibi ol Azizim” derler.

Dertlerine şahit olup ta hemhal olduğumuz yüzlerce durumdan, sadece birine örnek vermek gerekirse; Gariban ve çocuklu dul bir ablaya gittik geçen... Bir odalı evde perişan yaşardı bu zamana kadar. Resmi evlilik olmadığından dulluk maaşı da yoktu. Delikanlı dostlarımızın yolladıkları ile bu güne kadar gelebilmiştik.

Ancak bu gidişimizle, heyecanla bir müjde verdi; “abi 2800 maaş bağladı devlet. Artık bana değil, başkasına yardım edin” dedi ya, içim parçalandı. Zira o paranın 300 ü kira, 200 ü elektrik, 400 ü yakıt, 400 ü ilaç, kontür derken, kalıyordu 1500 falan... E bu para, aylık ekmeğine bile yetmiyorken, nasıl da haline şükür ediyordu heyecanla…

Oradan çıkıp ta yine çocuklu ve eşi olmayan bir başka ezgin ablanın derdini dinlemeye başladım. Bu çok daha dertliydi, bitkin ve gelecek kaygısı içinde kendini harap etmişti.

Verdiğimiz teselliler yetmiyordu. Çok çok zor durumda olduğunu düşünen bu ablamızın ise 6000 geliri vardı aylık ve isyan ediyordu bu para ile yaşamak zorunda kaldığına..!

Biri 2800’e inanılmaz şükür ederken, diğeri 6000’e isyan ediyordu.

Özetle; evet, herkesin derdi kendine ağırdır illaki ancak, herkesin şükür, teselli ve gelecek kaygısı çok çok farklı oluyor.

Şunu demeye çalışıyorum dostlar; her ne derdiniz varsa, unutmayın ki beterin beteri var ve yine asla unutmayın ki; sizin derdinizi nimet bilecek nice garipler var...

Dertlerinizi büyütmeyin, küçültün, olumlayın…

Çok sıkıldığınızda sufilerin ‘su felsefesini’ hatırlayın…

Zira su, önüne çıkan engellere karşı çokk sabırlıdır ve bu sabır nedeni ile en sert demirleri ya deler geçer, ya aşıp geçer…

Ve son hatırlatma; Allah kuluna kaldıramayacağı yükü yükler mi..!?

Elbette ki yüklemez… çünkü Kuran’ı Kerim’de ayet ile sabittir..!

Rabbim dertlerinize karşı su gibi aziz olmanızı nasip eylesin…

Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler… Saygılarımla…