Hiç unutmam ilkokul 3.sınıftayken öğretmenimiz büyüyünce ne olmak istiyorsunuz diye sormuştu. Ben de büyüyünce mafya olmak istiyorum demiştim. Şiddetin kendini ifade etme aracı olduğu, aynı zamanda kendini topluma kabul ettirme aracı olduğu Yeni Mahalle şartlarında benim bu çocukça hayalim çok normaldi. Çünkü o dönem herkes kendine göre mafyaydı ve biz mafya efsaneleriyle büyüyorduk. Geçen günlerde meclisten geçen yeni infaz düzenlemesi sonucu Alaattin Çakıcı’nın Cezaevinden tahliye olmasıyla özellikle sosyal medyada başlayan tartışmalar tıpkı çocukluğumdaki gibi mafyalara gösterilen bu ilgi ve sempati insanın aklına şu soruları getiriyor: Mafyalara duyulan ilgi nerden geliyor ve gerçekten bu insanlar bu ilgiyi hak ediyorlar mı?

Toplumda mafyaya duyulan ilginin nereden geldiğiyle ilgili sorunun birçok cevabı olabilir. Bu sorunun başlıca cevabı toplumda şiddetin kabul görmesidir. Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde fikir ve düşünceden ziyade şiddet kendini ifade etme aracıdır. Gelişmiş ülkelerde ergence davranış olarak görülen mafyavari şiddet bizim gibi geri kalmış ülkelerde toplumsal statü kazanma aracıdır. Bu durumu mafyaların efsaneleştirilmesi anlayışından görebiliriz. Hatta bu efsaneleştirme o kadar ileri gider ki televizyon dizisindeki bir mafya karakterinin ölümü üzerine gazeteye taziye ilanı verebilir gıyabi cenaze namazını kılabiliriz (Kurtlar vadisi dizisinde Süleyman Çakır örneği). Çukur gibi mafya ilişkilerini konu edinen dizilerde sahnelenen aşırı şiddet öğeleri bireylerde var olan şiddete duyulan ilgiyi tatmin ettiği için reytingleri oldukça yüksektir. Mafyaya duyulan bir diğer ilgi ise devletin sağlayamadığı adalet duygusunu mafyanın sağlamasıdır. Mafya tarafından Özgecan Aslan’ın katilinin öldürülmesi ve bazı tecavüzcülerin hadım edilmesi gibi. Toplumda şiddetin meşruluğunu ve şiddetin statü kazanma aracı olduğunu gören ergenin mafyaya ilgi duyması çok normaldir.

Madalyonun Öteki yüzünde ise devlet mafya ilişkisi gelmektedir. Sedat Peker bu ilişkinin vücut bulmuş halidir. Suç örgütü liderliğinden yatmış biri olarak sokaklarda Rang Roverlarla dolaşması, hatta miting düzenlemesi onun devletle olan ilişkisinde ne kadar legal olduğunu gösterir. Bu şatafatın içerisinde iken kimse size bu değirmenin suyu nereden geliyor demez. Çünkü siz devlet adına mafyacıkları kontrol ediyorsunuzdur. Benzer ilişki Bahçeli-Çakıcı ve Demirel-İnci Baba örneklerinde görülebilir. Devletle olan bu ilişki mafyalara prestij katar. Mafyalara prestij katan bir diğer konu da bir çok kirli iş yapmalarına rağmen pezevenkliği kendilerine yakıştırmamalarıdır. Bu durum mafyanın prestijine prestij(!) katar.

Aslına bakarsanız Allah’ın lanetlediği birçok günahı (zina, adam öldürme, tefecilik, uyuşturucu ticareti, kumar, alkol v.b) işleyen bu insancıkların ya da toplumsal asalakların adamlıklarının hiçbir kıymeti yoktur ve Niyazi olmaya mahkumdurlar.

Peki asıl baba ya da mafya kimdir? Asıl mafya bu zorlu salgın günlerinde canı pahasına corona hastalarına sağlık hizmeti sunan sağlıkçılardır. Asıl baba birçok günahı elinin tersiyle itip Allah’a secde edebilen gençtir. En büyük mafya alın teriyle kazandığı helal parayı harama sarf etmeyip çocuklarına rızık olarak götüren babadır. İlim yolunda bir ömür götüren insandır, fakir ile zengin arasında köprü olabilendir.

HASILI KELAM KİM Kİ KENDİNE VE TOPLUMA DEĞER KATIYORSA EN BÜYÜK MAFYA ODUR.