Bilindiği  gibi son Peygamber Hz Muhammed’in  (s.a.v) içinde yaşadığı risalet öncesi topluma cahiliye toplumu, o döneme ise  cahiliye dönemi denmiştir. Tabi durduk yerde bu isimle anılmamıştır. Cahiliye döneminde yapılanları ancak bu isimle ifade edersek o dönemi kısmen tanımlayabiliriz.  Aslında cahiliye toplumunun davranışları  “cahilce” denilecek basitlikte değildir. Çünkü insan öldürmeye varan vahşilik ve barbarlık almış başını gidiyordu. Hatta belli bir yaşa gelen kız çocuklarını diri olarak mezara gömmek bile bazen erdem sayılıyordu. Zira kız çocuğu sahibi olmak bazıları için yüz kızartıcı bir suçtu. İçki, kumar, zina, kabile savaşları, kan davaları, fal, hırsızlık ve zulüm sıradan hale gelmişti. Zenginler ve güçlülerin adaleti sadece kendilerini koruyordu. Kadınların bir eşyadan daha fazla değeri yoktu. Fakir, zayıf, güçsüz ve kölelerin; haklarını arayacakları herhangi bir merci yoktu

 

Alemlere rahmet son Peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.v) Peygamberlik gelince cahiliyenin oturmuş ve kokuşmuş adetleri sarsılmaya ve sorgulanmaya başlandı. Azılı müşriklerin ezberleri bozuldu. Son dinin öğretileri karşısında adeta fikir travması geçiriyor, olanları kabullenemiyor ve ahlaklı olmayı kendi küstah gururlarına yediremiyorlardı.

 

Yıllar sonra zulüm ve talan üzerine kurulan düzenleri yerle bir oldu ve cahiliye dönemi asr-ı saadete evrildi. Nasibi olanlar daha hayattayken, cennet ile müjdelenirken, nasibi olmayanlar ailesiyle birlikte cehenneme yakıt oldular.  Hatırlatalım ki hak ile batılın mücadelesi ilk günden son güne kadar sürecektir ve bu mücadelede nerede konumlandığımız, gideceğimiz “son durak”  için bizlere fikir vermeye yetecektir.

 

 Peki cahiliye dönemi kendi zamanında kalan tarihsel bir olay mıdır? Asr-ı saadet ne kadar sürmüştür? Kısacası kötülük yerini iyiliğe tamamen terk etmiş miydi? Sanırım bunu zamanımızda kıyaslarsak durum daha da netleşecektir.

 

Cahiliye döneminde bazı kız çocukları doğduktan bir süre sonra diri diri gömülürdü. Günümüzde ise her gün binlercesi daha doğmadan anne karnında yetkin ellerle doğranarak kürtaj adı altında katledilmektedir. Cahiliye döneminde birkaç çeşit kumar mevcutken günümüzde ise çocuk denecek yaştakilerin cep telefonlarında bile onlarca tür kumar oyunu bulunmakta ve dünyanın farklı yerlerindeki insanlar ile karşılıklı online-canlı oynanabilmektedir. Durumun vahameti toplumların geleceği açısından tehlike sinyalleri vermektedir. Hatta sırf kumar oynamak için kurulan şehirler var dünya üzerinde.

 

Cahiliye döneminde faiz varlıklı kişiler tarafından verilirken günümüzde dünya ekonomisi faiz ve tefecilik sistemi üzerine kurulmuş, hemen herkes bir şekilde bu sistemin içine istemese de dahil edilmiştir. Kabile savaşları cahiliye döneminde sürekli yapılıyor olsa da “Haram aylar”da ara veriliyordu ve savaşın keskin kuralları vardı. Günümüzde ise cahiliye dönemini aratacak şekilde kıtalar arası savaşlar yapılmakta ve nice devletler harabe hayalet yerlere çevirmektedir. Milyonlar bu yüzden göç ettirilmekte, kadın, çocuk, yaşlı hukuku demeden fosfor bombaları kullanılabilmekte ve nükleer tehdit sürekli devam etmektedir.

 

O dönemde güçlü zayıfı ezerken günümüzde güçlü daha güçlü olup, zayıf daha zayıf düşmüştür. Bu yüzden insanlar açlık ve susuzluktan ölmekte ve güç ile sermaye belirli kişi ve devletlerde toplanmıştır. Cahiliyede adalet güçlüden yana iken günümüzde adalet dünyaya parmak sallayan emperyalistlerin iki dudağı arasındaki cümleye mahkum olmuştur. Ahlaki yozlaşma, kadına verilen değer ve diğer insan hakları gibi konularda ise cahiliye dönemini adeta mum ile arar olmuşuz. Demem o ki, cahiliye dönemi bitmemiş, günümüzde hukuki bir zemin kazanmış ve altın çağını yaşamaktadır.

 

 Kısacası cahiliye döneminin simgesel ismi olan Ebu Cehil bugünleri görseydi sanırım torunlarıyla fazlasıyla gurur duyardı. Hak ile batılın mücadelesinde tarafını “Hakk”tan yana kullananlara selam olsun.