Parlamenter sisteme geri dönüş umudu, siyasette başat olma arzusunu taşıyan birçok siyasetçinin iştahını kabartıyor.  Dostken düşman olanların çoğunun tavrı bundandır.

BEN OLAYIM HASTALIĞI…

Bazı yapılanları yanlış bulduğu için yol arkadaşlarını uyaran, uyardığı içinde dışlanan ve dışlandığı içinde bu doğrularını farklı bir platformda ifade etmek zorunda kalan herkesin, şu’cu, bu’cu yaftası ile yaftalanması; “ben yanlışta yapsam sen sus, koltuk bende kalsın…” yani, 
YALNIZCA BEN OLAYIM HASTALIĞI…

Dün aynı ilke ve doğrular için yola çıkanların elde ettikleri güç sarhoşluğuyla ayrı yollara sapmaları, yolda bulduklarını, yola çıktıklarıyla değişmeleri ve kendisinin haklı olduğunu ispatlamak için dostlarını karalamaları en tehlikeli olandır. Yani, 
KİMİN YANINA GİDERSE, BEN SİZDENİM HASTALIĞI…

Oysa bütün bu hastalıklar tedavi edilebilir durumdadır.

İslamı inanç olarak benimsemiş ve hayatında bunu tatbik eden herkes çok iyi bilir ki bütün bu hastalıkların inancımızda, değer yargılarımızda ve kültürümüzde tedavileri mevcuttur. Hastalıklarımızda ısrar etmek yerine onları tedavi etmek bizim için de, bizlere inananlar için de en doğru olandır. Yani, 
YA İYİLEŞME YA DA HASTALIKLARIMIZDA ISRAR ETME HASTALIĞI…

Son olarak; Parlamenter sistemi geri getirme düşüncesini tamamen devreden çıkarmak ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin sac ayaklarını sağlam oturtmak için ittifak tek başına yetmiyor, tarafların her anlamda iç içe geçmesi ve türdeş olması gerekir. Bunun en uygun yolu tarafların yan yana gelmek istedikleri ile empati kurması ve sempati duymasıyla mümkündür.

Cumhurbaşkanlığı sisteminin kabul görmesi ve içselleştirilmesi için tarafların netleşmesi gerekmektedir. Bunun için bütün unsurlar devreye sokulmuştur.
Buna Kayyım atamaları da dahildir.

Şimdi bütün mesele şu; kim kiminle aynı tarafta olmak ister ve beklentileri nelerdir?