Tarih, 22 Ekim 2016 Saatler 22:50'yi gösteriyordu. Genç ilçemizden yükselen patlama sesinden sonra 'eyvah yine kimin ocağına ateş düştü' şeklindeki bir yüz ifadesi ile perdeyi aralayıp korkulu gözler ile dışarıya baktık. Ardından bir ses daha derken, kesilen elektrik ile karanlığa bürünen Genç ilçemiz...

Karanlık ve sessizliğe bürünen Genç'ten, karanlığı ve sessizliği bozan diğer patlama ile feryatlar göğe yükseldi. Allahuekber nidalarıyla kendilerine ateş açan hainlere karşılık veren askerlerimizden biri, o anda hain pusuda şehit düştü. Etrafta bağrışmalar, karanlıktan göz gözü görmeden sıkılan mermiler şehri aydınlatıyordu adeta...

Halk endişeli gözlerle pencereden olan biteni anlamaya çalışıyor. Bir yandan da elleri semada askerlerimiz için dua eden aksakallı dedelerimiz ve geçmişte buna benzer olaylarda tarihin şahitliğini yapmış ninelerimiz...

Hain PKK Terör örgütü, o gece 1 polisimizi şehit düşürmüş, 1 polisimiz ağır yaralanmış ve 20 Can’ımız da yara almıştı...

O gece televizyondan ‘Bingöl'de Hain Pusu’ haberini izleyen ve Bingöl'de görev yapan asker annelerinin hepsi 'inşallah telefonumuz çalmaz' diye kaç defa dua etmişlerdir kim bilir... Tedirgin asker anneleri, o an çocuklarını arayıp aramamakta dahi kararsız kalmışlardır. Hani olurda benim çocuğum şehit olmuşsa endişesiyle ne yapacaklarını dahi bilmeyen asker annelerinin biri o gece o acıyı yaşayacaktı... Ta ki saatler ilerleyip ikinci asker annesinin o acıyı yaşayacağı gibi...

O akşam asker anneleri için sabah olmayı bilmese de, bizler içimiz buruk bir şekilde gecenin geç vaktinde de olsa yatağımıza geçip uyuduk...

Gün ağardı ve geceden kalan olayın görüntüleri ortaya çıktığında ise hepimiz şok olmuştuk... Gün ağardı ve olayın detayları ortaya çıkınca olayın şiddeti ile ilçe paramparça olmuş, kırılmadık cam, kırılmadık kapı pencere kalmamıştı...

Saatler ilerliyor, bir şehidimiz için tören yapılacağı haberi gelmişti. Tören için hazırlıklarımızı yaparken, ikinci şehidimizin olduğunu öğrendik ve bir kez daha yıkıldık...

Şehitler için tören alanına gittiğimize ise gözü yaşlı annelerin feryatları eşliğinde alandaki herkesin gözyaşları karıştı üzüntülerine...

Tabutlar geldi ardı ardına...  Konuşmacı, şehit Hakan Akdere ve Murat Yıldırım derken ailelerin tabuta koştuğu an gözlerimin önünden hiç gitmiyor.
Bir anne Kürtçe ağıtlar eşliğinde oğlunun tabutuna sarılırken, diğer anne ise Türkçe ağıt yakıyordu...

Bir Şehidimizin eşi henüz 3 aylık hamileyken, diğerinin çocuğu henüz 2 yaşında bile değildi...

İşte hainlerin geride bıraktığı gözü yaşlı aileler...

Şehit babası konuşmak üzere kürsüye çıktığında, kendisine ve ülkesine yakışan o iki kelimelik muazzam cümleyi kullandı ve Vatan Sağolsun dedi.

Diyarbakırlı Kürt şehidin eniştesi ise ders niteliğinde konuştu. 'Madem bunlar Kürt davası diye bunları yapıyor. O halde bende Kürt değilim... Ben bizi sözde savunan bu kişileri kabul etmiyorum' sözleriyle tarihe bir not bırakmış oldu.

Allah bir daha böyle acı vermesin dileklerinde bulunduktan sonra, istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un o muazzam dörtlüğünü sizinle paylaşmak istiyorum.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.