Bir buçuk yıl içerisinde, üç önemli seçim…

Ülkenin içinde olduğu şartlar ağır ve kötü.

Bütün bu seçimlerin hemen öncesinde gündeme bomba gibi düşen ve kamuoyunu da hayrete düşüren gelişmeler…

Bir kesime göre iktidarın imkânlarını kullanarak büyük yolsuzluklar yapan bakanların olduğunu, yolsuzlukların önlenmesi ve hesabının sorulması gerektiğini söylüyorlar. Bu yolsuzluklar araştırıldığında ucunun başbakana ve oğluna kadar uzanacağında ısrar ediyorlar.

Bir kesime göre 17-25 Aralık bir darbe girişimiydi, bunun da çok iyi kurgulandığını, çalışmaların çok önceden başladığını, seçimin hemen öncesinde bunu ülkenin gündemine sokmakla darbe girişimlerini kolay neticelendirebilme arzusunda olduklarını söylüyorlar.

 Bir kesime göre de bütün bunlar, eski iki ortağın iktidar paylaşımıdır…

Ülkenin içinde bulunduğu bu durumdan, iktidarın zayıflayacağı beklentisi çok yüksekken, yerel seçimde AK PARTİ %45’in üzerinde oy alarak bütün olumsuzlukları kendi lehine çevirebilmiş, dolayısıyla kendisine bir darbe girişiminde bulunulduğuna halkı ikna etmiştir.

Yerel seçimlerin hemen sonrasında halk oylamasıyla yapılan ilk cumhurbaşkanlığı seçimini, hem de ilk turda, %52 oyla büyük yolsuzlukla itham edilen hükümetin başbakanı ve AK PARTİ’nin genel başkanı R.T ERDOĞAN kazanmıştır.

Bütün olumsuzluklara rağmen ilk iki seçimi başarıyla geçen AK PARTİ, üçüncü seçimi neden kaybetmiştir?

Bütün dalgalı nehirleri geçip, derede boğulmasının nedeni neydi acaba?

“Nerede, ben nerde yanlış yaptım?” şarkısını, koro halinde bir seslendirmeleri lazım…

Bizde burada nerede-nerede şarkısını, satır-satır ele alalım;

1) Başkanlık modeli; siz teşkilatlarınıza, halka yeterince izah edemeyeceğiniz bu modeli, ya anlaşılır bir tarzda izah edecektiniz ya da bu seçimde gündeminize almayacaktınız. Teşkilatlarınız bilmediği bir konuyu halka anlatayım derken bütün enerjilerini boşa harcadılar. Bu arada atı alan, Üsküdar’ı geçti.

2) İlk iki seçimin sandık sonuçlarına güvenerek, “ben sizin babanızım, ben ne desem o olur.” şarkısına kendinizi fazla kaptırıp, halkın istediğini değil, kendi istediğiniz kişileri milletvekili listelerine koyup, halkın önüne bıraktınız. Halkta sizin yanlışınızı, sizlerin yüzüne sandıkta bir şamar gibi indirdi.

3) Teşkilatlarda ciddi yenilikler yapılırken, ehil olmayanların buralara doldurulması, bu kişilerin büyük çoğunluğunun partiye bir katkı sunmak yerine buradan kişilik devşirme peşinde olması, kendi istedikleri adayları listelere koyma mücadelesi, sandıklara olumsuz yansımıştır.

4) AK PARTİ’nin oy kaybettiği yerlerin geneline bakıldığında, sahanın değil, salon tiplerinin tercih edilmesinden kaynaklandığı açıkça görülecektir.

5) İlk iki seçimi rahat kazanmış olmanın rehaveti, teşkilatların geneline çökmüş ve saha çalışmaları önemsenmemiştir. Rehavet sandıktan beyne indirilen balyoz gibi çıkmıştır.

6) Sandıktan hangi sonuçların çıkacağını beklemeden, seçimden sonraki hesaplara odaklanıldığı için felaket beklenmeyen bir anda ortaya çıkmıştır.

7) AK PARTİ karşıtlığıyla bilinenlerin daha sonra partinin içine sızarak partiyi uhdelerine geçirmek suretiyle, partiye halkın gözünde misyonundan uzaklaşmış görüntüsü verdiler. Bu da halkı bir AK PARTİ karşıtlığına itmiştir.

8) Hangi hesaptan dolayı birbirlerine bilendikleri belli olmayan Bülent ARINÇ-Melih GÖKÇEK kavgasının seçimin hemen öncesinde olması, AK parti düşmanlığı üzerinden siyaset yapanlara oldukça malzeme vermiştir. Bu durum AK PARTİY’ye gönül veren seçmenin küskünlüğüne sebep olmuştur.

Buradan sayabileceğimiz birçok nedenden ötürü seçim sonrasında AK PARTİ tek başına hükümeti kuracak çoğunluğu yakalamamış olmakla beraber, muhalefetinde bir araya gelerek bir koalisyon kuramamaları, yeniden sandık yolunu göstermiştir.

%41 oy almasına rağmen AK PARTİ değil de %13 ile %25 arası oy alan partilerin, kendilerini seçimin galibi ilan etmesi, ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Seçime tekrar girilirken, özelikle büyük oy kaybı yaşayan AK PARTİ’nin, milletvekili listelerinde nasıl bir değişikliğe gidecekleri merak konusu… 

Sonuç olarak AK PARTİ istikrarın tek partinin iktidarında olduğunu savunuyorsa, bu defa listeleri hatasız hazırlamak zorundadır. Burada milletin menfaatine iş yapacak vekiller yerine, kendine ve çevresine fayda sağlama derdinde olanların ve kendine kişilik devşirme peşinde olanların, mutlak manada liste dışı bırakılıp, bunların yerine halkın sevgisine ve güvenine mazhar olmuş kişileri özellikle listelerin başına koyup, seçime öyle girilmesi gerekir…

Halkın gazabı zelil, halkın sevgisi aziz eder…