Baksana kim boynu bükük ağlayan.

Hakkı hayatındır senin ey müslüman,

Kurtar artık o biçareyi Allah için.

Artık ölüm uykularından uyan.

 

 

"Fırat kenarında bir koyunu kurt kapsa korkarım ki ruz’i mahşerde bu Ömer’den sorulur’’ diyen Adalet Timsali Hz. Ömer (r.a.)’dan;

İslam dünyasının sessiz ve tepkisiz kalışından istifade ederek “eşeddi zülüm” uygulayan emperyal güçlerden;

Burnumuzun dibinde soykırıma uğrayan, tükenmez bir inat uğruna birbirine kırdırılan Müslüman Kardeşlerimize uyguladığımız ‘Vurdumduymazlık Politikasına!’

.

Biz öyle bir hale getirilmişiz ki:

 Düşünülmesi grereken, izlediğimiz katliam, tecavüz ve işkence videolarına rağmen bize onların masal gibi gelmesidir.

Ne kulağımıza gelen çığlıkları duyabiliyoruz, ne de her gün katliama maruz kalan kardeşlerimizin acısını yüreğimizde hissedebiliyoruz. Bırakalım yürekte hissetmeyi, eğer o gün soykırım haberi duymadı isek, işte o zaman bir tuhaf oluyoruz. ‘Acaba bugün ne eksik?’ diye düşünüyoruz.

Katliam diyoruz, tecavüz diyoruz ama biz bu kavramları bence gerçek manası ile idrak edemiyoruz. Etsek dahi, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bilsek bile kendimizi aşıp, zulme karşı en ufak bir direniş gösteremiyoruz. Olurda göstermeye kalksak, sindiriliyoruz, korkutuluyoruz, tehdit ediliyoruz. Sözün özü ile bir türlü ‘tek ümmet’ olduğumuzu gösteremiyor veya beceremiyoruz.

 Daha doğrusu bir olana inanıyor ama bir olamıyoruz.

İnanın dostlar yazarken ellerim titriyor, aklım almıyor, mantığım devre dışı kalıyor, hazmedemiyorum,

Biz geleceğimiz için, tatil, üniversite, evlilik, spor araba, akıllı telefon, futbol vb. şeyleri hesap ederken…

Bir başka diyarlarda; ‘‘acaba bugün de kapıdan çıkarken evime geri dönebilecek miyim’’ endişesi…

Bu güne kadar okumuş olduğum kitaplardan ve medyadan takip ettiklerimden özetle anladığım şudur ki: İslam coğrafyasında yapılan zulümler, özellikle de Osmanlı topraklarında yapılan bu zulümlerin amacı, Osmanlı Müslümanlarından  ve ecdadımızdan intikam almak için.

Düşünün; İçeriden ve dışarıdan korkunç ihanetlere uğrayan Osmanlı Cihan Devleti, devreden çıkarıldığından bu yana Müslümanlar “imamesi” kopmuş tesbih taneleri gibi sağa sola dağılmışlar, bölünmüşler ve kavgaya tutuşturulmuşlardır.

ve kavganın fitilini hep bizden olmayanlar tutuşturdu. Biz ise yangına dönüştürdük. Tabiri caizse uyanamadık, uyandırılmak istenmedik.

Koskoca milletler, devletler neden bu kadar düşmandı Osmanlıya ve İslam dünyasına?

Bana öyle geliyor ki:

 İslami adalet ve hakkaniyet anlayışı tam olarak yerleştiği zaman kendi maslahatları ve emperyal çıkarları bir anlamda tehlikeye düştüğü için tarih boyunca böyle bir strateji izlediler.

1.dünya savaşı ve kurtuluş mücadelesi  somut bir örnek olarak karşımızda durmuyor mu?

Bugün ise neredeyse zülüm ve vahşetle gam-alud olmayan bir İslam ülkesi yok.

Sadece komşularımıza ve içinde bulunduğumuz coğrafyaya bakmamız yeterli(Mısır, Suriye, Irak, Afganistan) sadece birkaç örnek;

 

Hani merhum Mehmet Akif’in:

Mahvedilen İslam Devleti bir tane değil ki…

Hepsi aynı siyasetle mezara girdiler sanki.

 

diye bir takım sözleri vardı. Hani biz, bu gibi sözleri sadece kulağa hoş geldiği için biliyorduk, Ve maalesef sadece sözde bırakıyorduk,öze ve kalbe tam olarak yerleştiremiyorduk. Bu binlerce ders alınası ibret engiz sözleri!

Bize verilen ‘narkoz’ o kadar yüksek dozda ki, aradan koca bir asır geçmesine rağmen hala narkozun etkisinden kurtulamamış, narkolepsi hastalığına tutulmuş,açılan yaraların, kesilen kolların, bacakların hala acısını tam manası ile hissedememişiz.

Eğer Mehmet Akif’i gerçekten anlayabilseydik, onun zor şartlarda kaleme aldığı eserleri bir  papağan misali seslendirmek yerine biraz olsun gırtlağımızdan geçirip yüreğimize yansıtabilseydik ve eğer işaret edilen nesil, ‘‘Asım’ın Nesli’’ olabilseydik,

Hasılı; “Bir olana inandığımız gibi bir olmayı becerebilseydik” öyle zannediyorum ki, bugün çok daha farklı konumlarda olabilirdik.