‘’Geçmiş geleceğe ışık tutmuyorsa akıl karanlıklara dolaşıyor demektir’’

İnsanoğlu tarihin sahnesinde yer almaya başladığı günden itibaren gerek beslendiği kaynaklar gerekse sonradan edindikleriyle sürekli farklılıklar peşinden koşmuştur. Ancak bu edinimler toplumlarda sürekli farklılıklar arz etmiştir bir toplumda hoş görülen, kutsal kabul edilen bir başka toplumda yasak ve yanlış kabul edilebilmiştir. Bu noktada toplumların beslendiği kaynaklar asıl rolü oynamıştır.

Bizim burada konuşacağımız şey yılbaşı ve dünyadaki yansımaları olduğu için içerdikleri farklılıklar ve toplumlardaki etkilerinin üzerinde duracağız.

İnsanoğlu yaratılış itibarıyla geçmişiyle hesaplaşıp oradan dersler çıkardığı gibi geleceği de sürekli merak etmiş ve oraya yoğunlaşmıştır. Geçmişteki bütün toplumlar geride bıraktıkları zamanın olumlu ve olumsuz taraflarını değerlendirip gelecek zamanlarını ona göre planlamışlardır. Dolayısıyla insanların yaşamlarında geride bıraktıkları bir yıl hep çok önemli olmuştur.

Bu süre içinde kişi aile, çevre ve insanlık için neler yapıldı? Bilgi ve kültür alanında neler kazanıldı? Belirlenmiş zaman dilimi içinde yapılması gereken ibadet, itaat vs. iyilikler gerçekleştirildi mi? Daha da önemlisi geçmişle ilgili samimi bir değerlendirme yapıldı mı? İşte bütün bu soruların cevaplarını aramak gerekir. Çünkü geçmişin muhasebesini yapmadan geleceğin hareket tarzını belirlemek doğru olmaz. Bu nedenle yazımızda günümüzdeki fert ve toplumun zihninde oluşan yılbaşından söz etmek gerekir.

Yaşadığım toplum inandığım din bağlı olduğum kültür bende şu kanaati oluşturuyor. Yılbaşı denilince günümüzde maksadını aşan doğru hiçbir zemine oturtulmayan uygulamalar geliyor aklıma. Elbette bir yıl, insan ve millet hayatında önemli bir zaman dilimidir. Böyle bir mutluluğu yaşamış olmak Allah’ın bize bir lütfudur. Yeni bir yılı idrak etmenin sevinç ve heyecanı da makul ölçüler içinde kabul edilebilir. Fakat aşırılığın da ötesine geçerek, iki yılı birbirine bağlayan ve bizlerin geride bıraktığı bir yıl için tam bir muhasebe dönemiyken bizlerin bu zaman köprüsünde ne yaptığını bilmez adeta cinnet geçirmişçesine her türlü hataya düşmemiz, iğrençlikler yapmamız bunun yanında her türlü lükse kaçmamız anlam verilecek akılıca bir davranış değildir. Yapılan bu kontrolsüz ve bilinçsiz aşırılıkların tamamı Hıristiyanlarca dünyanın gündemine yerleştirilmiştir.

Her yıl 25 Aralık Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunun yıl dönümü kabul edilerek bir hafta boyunca çeşitli etkinliklere yer verilmektedir. Katolik ve Ortodoks kiliseleri de bu olayı sahiplenmek suretiyle Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunun hatırasına bu süre içinde üç dinî ayin gerçekleştirmektedir Aynı hafta içinde Noel yortusu dolayısı ile çam ağaçları kesilip cadde, balkon ve evler süslendirilip ışıklandırılmaktadır. İlk defa Almanya’da 1605 yılında ortaya konulmuş, daha sonra da bütün Hıristiyanlık âlemine sirayet eden “Noel Baba” efsanesi de yaygın bir biçimde işlenmiştir. Noel Baba aslı ve mesnedi olmayan, ancak sözde iyiliği temsil eden ve bu gecelerde çocuklara oyuncak, şeker vb. hediyeler dağıtan efsanevî bir kişidir. Bu efsaneye yüklenen haksız bir güç, iyiliksever ve hoşgörü ile çocukların hatta yetişkinlerin dikkatleri ve inançları boş bir zemine çekilmektedir. Hıristiyanların kendi içlerinde kutladıkları bu etkinlikler bizleri çok ilgilendirmez bu onları ilgilendirir. Ancak bu bütün dünyaya özelikle İslam âlemine ihraç edilmeye çalışınca ve işleride misyonerler aracılığıyla yapmaya kalkışınca burada Müslümanların kendi dinleri kültürleri ve değerleri üzerinde yapılmak istenen bu tahrifata bir dur demeleri gerekir. Bizi ilgilendiren boyut biziz.

Olayın dini boyutuna çok girmeden sosyolojik olarak konunun başında da belirttiğimiz gibi bir yılı geride bırakıp yeni bir yılın eşiğine gelmiş olmanın sevincini ve mutluluğunu kendi sınırları içinde kutlamanın sakıncası yoktur. Ancak her inanç ve kültür tarihindeki bir olaydan dolayı bir takvim belirlemiş ve o takvim üzerinden yeni yılını kutlamaktadır bizim içinde yılbaşı hicri takvim esas alınarak kutlanır. İslam inancında ve toplumsal kültüründe selamlaşmak hal hatır sormak iyi dilekler temennisinde bulunmak insani bir görevdir. Bu nedenle bir yılı geride bırakıp kar zarar muhasebesi yapıldıktan sonra yeni bir yıla daha ulaşmış olmanın keyfini yaşamak gayet insanidir

Hadiseyi böyle değerlendirdikten sonra toplumda zararları ve sakıncalarından dolayı(örfen kanunen dinen)yasak olan bazı durumların yıl başı kutlamaları bahane edilerek meşrulaştırılamaz.

Hıristiyanlarca içimize sokulan toplumun bazı kesimleri tarafından normal karşılanan yıl başı gecelerinin etkisinde kalınarak hindi tüketimine, çam kesimine, Noel Baba efsanesine, içkiye, uyuşturucuya, lüks ve çılgınca eğlence önceden reklamlar yapılarak davetiye çıkarmak, örf ve adetlerimize inancımıza değer yargılarımıza ters düşmektedir. Bunlar en az yılda bir defa da tekrar edileceğine göre, varın yılbaşının olumlu ve olumsuz yönlerini siz düşünün. Asıl hatalı ve yanlış olanı, diğer zamanlarda hoş karşılanmayan, hatta yasaklı olan bazı davranışları getirip yılbaşı sürecine tahsis ederek meşru saymaktır. Bu olaya tarafsızca yaklaşıldığında bilimsel olarak izahı ya da tartışılması mümkün değildir. Çünkü kaynağında hiçbir ilmî veri ve belge yoktur. O yapıyor, ben de yaparım, o halde birlikte de yapabiliriz gibi anlayışlarla yaygın hale gelen bu tür olumsuzluklar zamanla sosyal problemleri de beraberinde getirir. Artık gelinen bu noktada insanları tenkit etme yerine, bu uygulamanın fert ve toplum için zararlı olduğunu, kişisel ve sosyal bir değer ifade etmediğini, dolayısı ile bu tür davranışların bırakılmasının daha uygun olacağını belirtmemiz gerekir. Ayrıca söz buraya kadar gelmişken insan hayatında yıl, ay, hafta, gün, gece, saat, dakika, hatta saniyenin dahi önemli olduğunu açıklamak zorundayız. Çünkü insanın dünya, ahiret ve hata bütün kazanımları buna bağlıdır ayyaşlıkla sarhoşlukla, fuhuşla kumarla ve diğer ahlaksızlıklarla geçirecek tek bir saniyesi bile yoktur.

Bütün bunları söyledikten sonra tekrar geriye dönüp geride bıraktığımız bir yılın doğru ve yanlışlarını hesapladığımızda iyi bir sınav verdiğimiz söylenemez bunu kişiye indirgemek kaydıyla veya şahsileştirerek söylemek doğru bir tespit olmaz ancak içinde yaşadığımız toplumun düştüğü bu durumdan kurtulması için toplum olarak bizim nasıl bir mücadele verdiğimiz ortada. Oysa bizim insan olarak böyle bir görevimizin de olduğunu bilmek zorundayız.

25 Aralık’la başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle kutlanan Noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki Hıristiyan topluluklarca kutlanmaktadır. 1 Ocak tarihindeki yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de de özellikle son dönemlerde gittikçe artan bir ilgiyle kutlanmaktadır.bu kutlamalara ve noele batıda yüklenen anlam farklı  islam ülkelerinde yüklenen anlam farklı yılbaşının,noelin tarihi süreci çok iyi irdelendiğinde görülecektir ki bu öyle masumane bir kutlama değil şayet kutlana hz isanın doğum günü olsaydı bu kutlamaların kiliselerde yapılması gerekmez miydi peki siz hiçbir yılbaşı kutlamasının kiliselerde yapıldığına tek bir müslüman evladı şahit olmuş mudur.hiç bir papazın bu kutlamaların başını çektiğine şahit olanınız var mı peki o zaman yapılmak istenen gerçekten nedir bence bunu da bütün müslümanlar kendilerine sormalılar.aslında islam aleminde yaptığı tahrifatla üzerinde çokça durulması gereken bir konudur toplumumuzda onarılmaz yaralar açıp bırakmamaktadır bu gidişatın iyiye gitmediği gelecek nesilleri kendi dininden değer yargılarından örf ve ananelerinden kopardığı artık herkesçe açık ve net görülmektedir.burada son olarak bunu da söylemekte yarar görüyorum ey islam alemi sizlerin ömerleri alileri musabları hamzaları hüseyinleri varken sizler neden kendi çocuklarınıza kendi kahramanlarınızı değil de aslı astarı olmayan sanal efsane noelleri kahraman olarak tanıtıyorsunuz öncelikle hepimizin bu hastalıktan kurtulması lazım bizim tarihimiz  herkesçe örnek alınacak doğru değerlerle doludur.

Bu temenni ve izanla yeni bir yıla girerken geçmiş yılın ve yılların muhasebesini yaparak önümüzde kalan sınırlı zaman dilimini daha iyi kullanma bilinci kazanmamızı; 2015 yılının Müslümanlara ve bütün insanlara hayırlar getirmesini; yoksulluğun, açlığın, doğal felâketlerin yaşanmadığı, yeryüzündeki savaşların son bulduğu zulüm altındaki mazlumların hakkının zalimlerden sorulduğu bölgemizde yaşanan çirkin olayların son bulduğu yapılan bütün yanlışların insanlarımız tarafından doğru görüldüğü huzurun ve kardeşliğin hâkim olduğu bir yıl olması dileğiyle hayırlı yıllar diliyorum.