Rahmet esintisi, af ve mağfiret ayı olan, Şehri Ramazanı uğurlarken…                                                                             Allah, nice hikmetlerle süslediği bu hayırlı ayı, hayırlara vesile kılıp bizleri istifade edenlerden eylesin ve tüm İslam âlemini bu aydan kazançlı çıkarsın inşaallah.                                                                                              

Bu mübarek ayı uğurlarken, bizde bırakacağı izler ve bu aydan kazandığımız hayırlı amelleri kendimizde meleke haline getirmeli ve bu hayırlı değişimi senenin 12 ayına paye etme gayreti içerisinde bulunmalıyız.                                                                                                                                                                  

Ey müminler! Sizden önceki ümmetlere olduğu gibi, günahlardan arınasınız diye, sayılı günler olarak oruç tutmak size de farz kılındı.(Bakara 183)                                                                                                 

Oruç ile ilgili Kuranı Kerim başta olmak üzere, sünnet ve birçok kitap/kitapçık, makale, vaazu nasihat vb. paylaşımlardan az ya da çok bir takım malumat elde etmişizdir. Orucun ehemmiyeti ile ilgili yukarıdaki ayeti kerime elbette ki bize de; “işittik ve itaat ettik” dedirtiyor. Bu konuda yeterince izahatlar yapılmıştır. Bir kardeşiniz olarak âcizane, İslam’ın temel şartlarından olan Oruç ibadetinin faydaları ile ilgili bazı noktaları maddeler halinde hatırlatmak istiyorum: Oruç Kayıtsız Şartsız teslimiyettir: Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirme noktasında, en ağır ibadetlerden biri şüphesiz oruç ibadetidir. Diğer ibadetlerin temel ekserisinde haramdan uzak durma gayesi ve hikmetleri var olurken, ibadetler pek ağır gelmez ama oruç helali bile terk etme noktasında diğer ibadetlerden farklı bir ibadettir. Yaşam noktasında fıtri ihtiyaçları bile frenleyen bir ibadettir. Örnek olarak; Evli çiftlerin bir birlerine yaklaşması helal olmasına rağmen oruçluyken yasaklanıyor. Helal olan ekmek –su gibi zaruri ihtiyaçların dahi oruçluyken haram olması, Oruç ibadetini diğer ibadetlerden ayıran başlıca özelliklerdendir.                                                                                                        

Oruçlu Müslüman şunu diyor: Ya Rabbim ben senin için değil haramı, helalden bile vazgeçerim. Ne su içerim ne de ekmek yerim. Sen emretmiş isen bana itaat düşer. Zira sen “kullarına zulmedici değilsin”. Hâşâ! Elbette sen Kuranda buyurduğun gibi” Kaldıramayacağımız yükü yüklemezsin” Oruç, iradenin nefse üstün olduğu hatırlatan mübarek bir aydır: İnsanoğlu her zorluk karşısında kibir ve isyanından taviz vermez ama açlık ile kendisinin acizliğini ve Rabbinin yüceliğini, güç ve azametini kabullenir.  Açlıkla beraber nefis yorulur, şımarmaz, haddini bilir. Yine bu mübarek ay, 11 ay boyunca her isteği yerine getirilen nefse bir ders verme sürecidir. Ramazan ayı ve oruç, İradenin nefse üstün olduğunu bir süreçtir.  Zira bu ayda bahsettiğimiz gibi, helallerin bile terki söz konusudur. Günah işlediğimizde tüm suçu nefse yükleyip, her türlü günahta, irade yokmuş gibi hareket eden biz insanoğluna, oruç ibadeti, nefse istediğimiz her şeyi yaptırabileceğimizi kanıtlıyor. İnsanın ibadetteki gücü ve kararlılığı aşılayan oruç, kişiyi ibadete alıştırıp hayırlı bir istikamet gösteriyor.                                                                                                                                                            

Oruç, bereket vesilesi ve duyarlılık aşılayan bir aydır.                                                                                                          

Orucun elbette ki birçok faydası vardır. Bunlardan kısaca bahsedecek olursak; Muhtaç insanların hallerinden anlama, Allah’ın envai çeşit nimetlerinin farkına varabilme, sıhhat noktasında bedeni nadasa bırakma, mideye istirahat noktasında güzel bir iyilik ve bedeni iyileşme sürecidir.  Aynı zamanda esnafın kazançlı olduğu, her kesin yüzünün bir şekilde güldüğü mübarek bir aydır.  Zekât ve Fıtır sadakası ile zengin ile fakir arasında oluşan muhabbeti arttırırken, aynı zamanda aralarında oluşmuş ya da oluşabilecek kin ve nefret duygularını eritiyor olması, Şehri Ramazan’ın en güzel kazanım ve tablolarındandır. Yine iftar ve sahur birlikteliklerinde, toplumda komşu ilişkilerinden akraba ilişkilerine kadar birçok kesimde kaynaşma ve bir muhabbet hâsıl olmuş oluyor.  Bu durum da elbette ki özlenen tablolar…                                                                                                                                                                       

Ramazan ayı, Rabbimizin rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı bir aydır. Birbirimizi sevmeli, çevremizdeki ihtiyaç sahibi olan Müslümanlara karşı daha duyarlı davranmalı. Ve bu anlamda, hayır kurumlarının çalışmalarına destek vermeliyiz.

Düşman yine mutlu günde vurmayı tercih etti

Şu veya bu sebeple İslam coğrafyalarında yaşanan zulümler, insan kıyımları,  adaletsiz çarpışmalarda arada kalan kadın, yaşlı ve çocuklar, elbette ki bizleri derinde üzen hadiselerdir. Suriye ve Filistin ve Doğu Türkistan başta olmak üzere, belki de her gün bir yenisi eklenen diyarlarda yaşanan zulümler, artık kelimenin bittiği noktaya gelmiştir. İçerisinde bulunduğumuz şu mübarek ayda ne yazık ki İslam ümmeti kan ağlamaktadır. Özellikle tüm Müslümanlardan akan bu kanın durması için dua talebinde bulunuyoruz. Her ne olursa olsun hiçbir sebep yaşlılar, kadın ve çocukları ya da genel ifadeyle masum sivilleri katletmeye sebep olamaz. Bu anlamda dökülen kanların hesabını Allah soracaktır. Bu ayda dökülen günahlarımız olması gerekirken, maalesef dökülen kardeşlerimizin kanları oluyor. Rabbim ümmeti felaha erdirsin, vahdet versin.

Sorumluluğumuz bir ay değil, senenin her anı ve 12 ayıdır                                                                                  

Bilindiği gibi Ramazan ayının gelişiyle birlikte Hamdolsun insanlarımız daha bir hassas oluyor. Gerek ibadetlerde, gerekse de insani ilişkilerde daha bir duyarlılık göze çarpıyor. Öncelikle bu durum güzel olmakla birlikte, gayretimi bu güzel davranışların senenin 12 ayına yayılması olmasıdır. Zira Rabbimiz bizi her an imtihan ediyor ve her anımızdan sorumluyuz.  Şu uyarıyı dikkate almalıyız. Atamız Adem(as)’dan buyana kıyamete kadar insanlığın, özelde ise Müslümanların düşmanı olan şeytandan korunmak için her daim Allah’a sığınmalı ve uyanık olmalıyız. Yüce rabbimizin:  “Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır.  (Fatır Süresi 6.ayet) Ayeti bu konuda bizim şiarımız olsun ve bizi hayra davet edenlere karşı ise icabet iştiyakımızı arttırsın inşaallah.

“Müjde ve Korku”

Ümmetine müjdeci ve inzar edici olarak gönderilen Efendimiz (as) Bir gün hutbe irad ederken, minberde, 3 defa burnu yere sürtülsün, burnu yere sürtülsün, burnu yere sürtülsün der. Yanında bulunan sahabe merakla sorar; “ ya Resulullah (as) , kimin burnu yere sürtülsün der, Efendimiz (as) ise, Şöyle der; “Ramazan ayına girip de ondan günahları bağışlanmadan çıkmış olanın. “der. Bu hadis gerçekten Şehri Ramazanı oruç, namaz ve farklı farz ve nafile ibadetlerle geçirip istifade edenler için hayırlı ve mutlu bir müjde olurken, öte yandan hali vakti yerinde olup da oruç tutmayanlar, namaza önem vermeyenler için ise bir azap müjdesidir. Bir tehdittir. İnşaallah bizler Ramazan ayını güzel bir şekilde değerlendirip, hayırlı ameller işlemişizdir. İçerisinde Kadir gecesi gibi elde edilmez bir hazine gizlenmiş olan bu ayda çokça ibadet etmeli ve günahlarımız için Rabbimize yalvarmalı ve af dilemeliyiz. “Zira o çokça merhamet eden ve tövbeleri kabul edendir.” Rabbimiz bizleri İhlâslı ve takvalı olan mümin kullarından eylesin ve bizi Ramazan ayından çıkarken günahlarından arınmış müminlerden kılsın Âmin.  welhamdulillahirabbilalemin. Selametle kalın…