Görevdeyken gölge aramaz.

Boranda, fırtınada, tipide, karda, yağmurda, çamurda ıslanmaz, üşümez, donmaz.

Taşlanır, tekmelenir, küfür edilir, kanamaz, acımaz, duymaz.

Gece demez, gündüz durmaz.

Lokması yarım kalır, "görev çıktı" der, lokmaya aldırmaz.

Üniformayla hırsız kovalar, kavgaya koşar, terler, ama ter kokmaz.

Suçluyu yakalar, adalete teslim eder, suçlu ondan önce adalet sarayından çıkar.

Yargıçla halk arasına o sıkışır, ama asla tekrar suçluyu kovalamaktan caymaz.

Kısacası biz ona "polis" deriz, o kendine "memur" der.

Polis, adeta "kurulmuş bir makine" gibi, hiçbir şeyini kendisi belirlemez.

Onun günlük yaşamını, hırsız, katil, suçlu, psikopat, işkenceci, koca v.b. belirler. 

Gününü bizim huzurumuz için tüketen ve yeri geldiğinde bizler için ölendir polis.

Her gün haber bültenlerinde karşılaşırız polis haberleri ile, ya düşmüştür bir kancığın pususuna ya da hedef olmuştur bir kalleş kurşuna, yaralıdır, yoğun bakımdadır, şehit düşmüştür haberiyle kor olup düşmüştür sevenlerinin, memleketin bağrına. 
Şimdi sizlere soruyorum; 

Hangimiz ihtiyaç duymuyoruz onların varlığına?

 Hangimizin can güvenliğine ihtiyacı yok?

Hangimiz yasını tutmadık bizler ve çocuklarımız huzur içinde yaşasın diye canını feda eden bu yiğitlere? 
Şimdi hepinize hepimize soruyorum,
Hayatını, bizim hayatımız için feda eden bu hayatlar, yitip giderken, onların ölmemesi ve bizlerle birlikte yaşaması için nasıl bir gayret sarf ediyoruz?

Çocuklarının geçimini sağlamak için aldığı ücret, onun canının karşılığı değildir. Hiçbir insanın hayatı da bu kadar ucuz değildir. 

İşin manevi boyutunda hiçbir sıkıntı yoktur. Yeter ki onlar namusuyla, şerefiyle vatanının ve milletinin güvenliğini sağlama inancında olsun. 

Milletin parasıyla alınan üniformayı, milletin düşmanlarından aldığı emirle, silahını millete çevirmesin. 

Alçak, hain ve darbeci olmasın.

İnşallah, onların mertebeleri iyi olur.

Yaşadığımız toplumda maalesef bazı gruplar alt tabaka sayılırlar. Onlar her kavgada arada kalırlar, tekme yerler, azar işitirler, küfür yerler... 
Ama onların gidip şikayet edecekleri bir yerleri yoktur. 

O görevi başında darp edildiğinde, sanki normalmiş gibi görülürler. 

Onlar polistir, ama toplumun en arada kalanlarıdır.

Ülkemin değişmez bir gerçeğidir ki, halk, yani orta sınıf ve gariban sınıfı, vatana, milletine, dinine "namus" der ve namusu için seve seve ölüme gider.

Ama bu ülkenin kaymağını yiyenler, (namuslu havas hariç) boynunda bu milletin düşmanlarının davulu...

İnancımız gereği vatanı, milleti, dini için ölenlere Şehit deriz,(siz rahat uyuyun ey Şehitler) vatan hainlerinin namazını dahi kılmazlar. 

Bilinsin ki bir amaç ve inanç uğruna öldürülen herkes, Allah'ın huzuruna ihanet yüzsüzlüğüyle değil, başı dik olarak çıkacaktır. 

Allaha can sunmak, büyük bir kurtuluş ve saadettir.

Olsun be polis kardeşim, varsın çelik yeleğin sırtını terletsin, miğferin başını ağrıtsın, biz biliyoruz ki senin görevin kutsaldır.

Olsun be polis kardeşim, varsın mesai saatlerin belli olmasın, gece-gündüz göreve hazır bekle, alnının teri, namuslu oluşunun simgesidir.

Olsun be polis kardeşim, uğruna öldürüldüğün şey, Dindir, namustur, vatandır, millettir. Var mı bunlardan daha kutsalı ve uğruna ölünecek başka bir değer?

Olsun be polis kardeşim, varsın birileri sizi unutsun, biz biliyoruz ki;

Sizleri yılın bir haftasında anmak değil, her gün anmak gerekiyor.

Bizde sizlerin bu değerli polis haftanızı kutluyor, sizleri sahiplerin en yücesine emanet ediyoruz.

‘’Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır. 
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’’