Ölüleri mezardan çıkarıp, yeniden yargılayıp, tekrar asmanın temelinde adalet değil, rövanş (intikam) hırsı yatmaktadır.

Siyasette rövanş, duyguların akla galip gelmesi ile duygu-düşünce (psikopatolojik) bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olur. Rövanş duygusu insani özelliklerin istenilen ölçüde gelişmediğini, hastalıklı bir ruh halinin hâkimiyetine teslim olunduğunu gösterir.

Rövanş durumlarından kaynaklı siyasal durumlara bakıldığında, dünyanın dört tarafında insan kıyımlarına ve oluk oluk kanların akmasına sebep olmuştur.

Yanı başımızda, Ortadoğu’ya baktığımızda, rövanş kültürü toplumsal hayatın içinde olduğu gibi siyasal alanda da bariz bir şekilde etkisini göstermektedir. Bu durumun neticeleri ortadadır.

Benzemeye, gelişmeye ve olgunlaşmaya başlayan veya o beklenti içinde olan ülkelerde siyasal intikam, iktidarın gücünü ele geçirenler tarafından muhalefete düşmüş geçmişin iktidarlarından hesap sorma, öç alma tutumuna dönüştürülmektedir.

Benim ülkemde toplumun hiçbir kesimi tarafından desteklenmediği ve onaylanmadığı halde çatışmacı politikaların üretilmesi rövanşist anlayıştan kaynaklanmaktadır.

Unutmayın, rövanş hırsı size inananları vandallaştırır.

Rövanş (intikam) hırsı ile yapılan siyasetin başarı getireceği safsatası da uydurula bilir ancak biliyoruz ki, intikamcı siyaset önce kendi gayrı meşru zenginini var eder kendisinden olmayanın elindekini de alır onu yok etmek ister. Bu rövanş için kadrolaşmanın şart olduğunu, adam kayırmacılığın hak olduğunu, adaletin yalnızca kendi doğruları için işlemesi gerektiği inancı oluşur.

Rövanşın en bariz göstergesi, ihalelerden tutun da eleman alımına, terfiden tutun da işletme ruhsatlarına kadar her şey, kendi kurumunda değil iktidarı ele geçiren parti binasında dönmeye başlar.

İntikamcı siyaset anlayışında geçmişin bütün yanlışları devam ettirilir, hatta daha da katmerleştirilir. Bakınca sadece aktörlerin değiştiğini görürsünüz.

“Siz şimdi yapın yapacaklarınızı da, yarın biz iktidara geldiğimizde size daha beterini yaparız.” Duygusu; kin, nefret ve rövanş duygusudur.

Gerçekten siyasetini vatanı ve milleti için yapmak isteyenlerin yapacağı şey, intikam değil kuşatıcılıktır, kucaklayıcılıktır.

Siyaseten bir tarafı savunanların gerçek amacı; savundukları şeyin doğruluğu değil, intikam duygusudur. Bu kin ve nefret bitene kadar da bu tarafgirlik devam edecektir.

Ancak bilinmesi gereken şey şudur; bu toplum yıllarca acılarla yoğrulmuş fakat hep birilerinin rövanşist duygularına kurban edilmiştir. Bu toplumun istediği şey aslında, kin, nefret, intikam değil. Adalet, barış, sevgi ve kardeşliktir.

Yüce iyilik dururken, zelil diplerde sürünmenin faydası ne?

Ne olur bulaştığınız iğrençliklere, kine, nefrete bu temiz duygulu insanları da bulaştırmayın.

Güç ve intikam duygusu üzerinden meydan okumanın hiç kimseye faydası yok. Tam tersine kaybettirecektir.

Ne olur güç sarhoşluğuna kapılıp güç zehirlenmesi yaşamayın.

Naçizane bir tavsiyem; gelin bu saatten sonra söylediği ile yaptığı birbirini tutmayan, hak ve adalet üzere hareket etmeyen, şeffaflığı kendi çıkarı için flulaştıran, kim olursa olsun duygu dünyamızdan da siyaset sahnesinden de silelim.

Benimdir, hoş göreyim mantığı kendi çocuklarınıza bırakacağınız iğrenç bir mirastır.

Unutmayın, Hz. Peygamber Mekke’yi fethederken asla rövanşist bir duygu içinde olmadı…