Allah’ın hikmetli varlıkları, insanlardır ki sadık kul olmak ayrıdır. Sadıklık mertebesine ulaşmışlar onlardır ki kendilerinin birer hikmet olduklarını anlayanlardır. Örneğin Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, yaklaşık 80 yıllık hayatında tek bir dünyevi zevkin tadına varmak için çaba göstermiş midir? Buna şahit olan yok.

     Aslında evliyalık mertebesi, hem sırat köprüsünü geçmek kadar zor veya düz bir ovada yürümek kadar kolaydır. Bu kesinlikle insanın elinde, ama nefsi irade yada şöyle de diye biliriz şeytani teslimiyet, hikmetli insanoğlu alınmasın, çünkü Allah’a, buyruklarına uymayan, şeytani teslimiyete yenilmiştir demektir. Nefsimiz bize hükmettiği her nefeste yaşamımız batıldır.

      Said’i Kürdi hazretleri ne güzel anlatmış. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi hakkı kâinatı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Bu zata bu gün deli yakıştırması yapan beyhude gafiller kendi gafletlerinin farkında bile değiller. Nefsine zerre miskal taviz vermeyen bir zat, öte yandan biz bugün nefsimizin arzu ettiği her türlü vebalin ve günahın içinde boğulmuşken ne yüzle Allah’a döneceğiz ve tek gayeleri rızayı ilahi olan zatlarını, velilerini beğenmiyor, zulüm ediyor, deli diyoruz.

       Aslında apaçık ortadadır ki her devir kendine yakışan âlimi de zalimi de bulundurur. Bu günkü hocaları âlimleri görüyoruz. Üstad hazretleri meclise davet edilir ve o dönem büyük bir vazife teklifinde bulunulur, her türlü imkânın olduğu bir teklif, bunu gözünü kırpmadan reddeden Üstad hazretleri benim görevim medrese tüz Zehra’yı kurmak der ve dünyevi sefil hayatına devam eder. Dünyevi sefil diyoruz ama öbür tarafın saltanatını kimse bilemez. Ancak bu dünyada sefilliğe Allah rızası ve yolunda yürümek için katlananlar bilir.

 

Saygılarımla…