Eskiden aileler çocuklarını okula teslim ederken öğretmenlere “eti senin kemiği benim” derlerdi. Çocuğun terbiyesini tamamıyla öğretmene bırakma ve ciddi bir güven duygusuyla çocuğu öğretmene teslim etme durumu söz konusuydu. Açık konuşmak gerekirse bugün çocuk bu anlayışla okula bırakılırsa çocuktan geriye ne et kalır nede kemik.

Neden bu şekilde net bir ifade kullanıyorum çünkü günümüzde eğitim kurumları çocuklara hayatta karşılaşacakları güçlüklerle başa çıkabilme becerisini kazandırmaktan uzaktır. Eğitimdeki rekabetçi anlayış sonucunda çocuklar kategorize edilmiş ve netlerine göre muameleye tabi tutulmaktadır, bu durum öğretmenin suçu mu dur elbette hayır.

Öğretmen sene sonunda müdürün şu sorusuna muhatap kalmaktadır hocam bu çocuğun netleri neden böyle düşük ya da notları neden düşük, okul müdürü, milli eğitim müdürünün şu sorusuna muhatap olmaktadır hocam okulunuzun netleri neden bu kadar düşük ve mili eğitim müdürü de aynı şekilde bakanlığın benzer sorularına muhatap olmaktadır. Bu süreç eğitim öğretimin eğitim boyutunu işlevsiz bırakmakta ve olaya sadece akademik başarı penceresinden bakılmasına sebep olmaktadır. Öğretmen bu süreçte çaresiz kalmaktadır bir yandan çocuğun davranışsal gelişimi, bir yandan akademik gelişimi öğretmene ciddi bir ikilem yaşatmakta ve rekabetçi anlayış akademik gelişimi galip ilan etmekte.

Çocuğumuz ise hayatın gelişim ve değişimlerine karşı kılavuzsuz kalıyor bu durum onu tehlikelere açık bir duruma getiriyor. Öğrendiği bilgiler ya sanal dünyadan( facebook, instagram gibi) ya da çevresinden öğrendiği doğru yanlış bilgiler oluyor. Tamda bu süreçte şunu demeliyiz ÇOCUKLARIMIZIN EĞİTİMİ YALNIZCA ÖĞRETMENLERE BIRAKILMAYACAK KADAR ÖNEMLİDİR.

Nitekim hadis-i şerifte şöyle bir ifade var “hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz.”

Veliler olarak çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz ciddi boyuttadır ve günümüzde bu sorumluluk daha da artmıştır. Çocuklarımızın eğitiminde göstereceğimiz rahatlık bize çok pahalıya patlayabilir. Bu anlamda çocuklarımızı kesinlikle başıboş bırakmamalıyız, başıboş bırakmamaktan kastımız çocuklarımıza gardiyanlık yapmak mı elbette ki hayır.

Peki, ne yapmalıyız. Öncelikle çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmalıyız, çocuğumuz bize biz çocuğumuza güvenmeliyiz bu güven sağlandıktan sonra çocuk sosyal medyayı rahatlıkla kullanabilir ya da arkadaş çevresini daha rahat seçebilir.

Çocuğumuzun davranışsal ve akademik gelişimini düzenli takip etmeli ve bu süreçte çocuklarımızın biz yetişkinleri örnek aldığı bilincinde olarak onlara doğru şekilde örnek olmalıyız. Netice de çocuklar yetişkinlerin ayak izini takip eder.

Bu zorlu süreçte siz velilerin desteğini özellikle beklediğimizi ifade etmek isterim nitekim bu çocuklar hepimizin evladı. Meşhur bir sözde  denildiği  gibi kâinat boşluk kabul etmez. Biz çocuklarımızı boş bırakırsak onların yaşamları bir şekilde dolacak. PEKİ BU YAŞAM BİZİM İSTEDİĞİMİZ ŞEKİLDE OLACAK MI?