Malumunuz önümüzdeki cuma akşamı Miraç Kandil’ini idrak edeceğiz. Bu vesile ile birileri Allah’ın rızasına ulaşmak için camilere koştururken, ibadetine ibadet katma telaşına düşerken, birileri de hep yaptığı gibi yine eleştirmeye, yermeye ve yok saymaya devam edecektir. Müslümanın elinde ne varsa bir bir almaya çalışarak İslam’ı sadece “tevhit” ten ibaret bir din gibi dayatmaya çalışacaktır. Oysa İslam genel anlamıyla iman, ibadet ve ahlak olmak üzere hayatımızın hemen her safhasını dizayn etmiş, detaylar ile de bizlere ışık tutmuştur. Ayrıntılar küçük görünse de hayatımızda büyük değişimlere sebep olabilmekte, adeta hayatımızın tadı, tuzu olmaktadırlar. Tabi birçok alanda olduğu gibi bu hususta da herkesin kendi doğruları bir türü bitmek bilmez. Mesela bazıları sadece ve sadece Kur'an'ı Kerim’i kabul ederken, bazıları bu kabule sünneti de ekler. Bazıları ise Kur’an ve sünnet dışında ümmetin dini kültür olarak oluşturduğu uygulamaları da kabul eder. Bu kabul ve reddetmeler arasında bir redkabul kavgası süregelmiştir. Kandil geceleri de bu tartışmanın en önemli malzemeleridir. Kandil gecelerinden “Kadir Gecesi” Kuranı Kerim'de müstakil bir sure olarak yer almakta ve değeri Allah tarafından ortaya konmaktadır. Bir de “Miraç Kandil”'nin İsra kısmından İsra suresinde bahsedilmektedir Kuranı Kerim'de. Miraç bazı hadis-i şeriflerde de ayrıntılı olarak yer almıştır; fakat diğer kandil geceleri için bir ayet ya da sağlam bir hadis kaynağı da bulunmamaktadır. Peygamberimiz döneminde de bu tarz geceler ve kutlamalarla ilgili günümüze ulaşan bir bilgi mevcut değildir. Peki Şöyle düşünelim; Kuranı Kerim'de ve Peygamber (s.a.v) sünnetinde olmayan her şeyi reddetmeli miyiz? Hemen dışlamalı mıyız? Hayatımıza giren din ile alakalı yeni durumları Kuranı Kerim ve sünnetin ruhuna ters değilse kabullenebilir miyiz? Bunun inanç bakımından sakıncası var mıdır? Kandilleri ve mevlit geleneğini reddedenlerin en önemli gerekçesi bu kültürün İslam'a sonradan (peygamberimizin vefatından sonra) girmiş olmasıdır. Kandil ve mevlid geleneğini reddedenlerin en büyük gerekçesi bunların bid’at olarak görülmesidir. İslam'a sonradan giren uygulamaların tamamına bid’at denilmiştir. Fakat bazı âlimlerimiz bunu bid’at -ı hasene (güzel /faydalı) ve bid’at -ı seyyie (kötü/faydasız) diyerek bid’atı ikiye ayırmışlardır. İyi de bir şeyin reddedilme sebebi sadece İslam’a sonradan girmesi olabilir mi? İslam'a sonradan hiçbir yorum eklenemez mi? İslam yeniliklere ve yoruma kapalı bir alan mıdır? Müslümanlar kendi aralarında İslam’dan kopan ve uzaklaşanları İslam’a ısındırmak için yeni yöntemler, yeni teknikler geliştiremez mi? Yeni toplumsal ihya faaliyetleri geliştiremezler mi? Emr-i bil-maruf nehy-i ani'l-münker çerçevesinde düşünürsek bu tarz faaliyetlere yasak veya haram denilebilir mi? Bu yönüyle İslam ile alakalı yapılan hemen her faaliyet bid’at kapsamına girecektir. Dini ve ilmi paneller, seminer ve konferanslar, yazılan eserler, yazılan tefsirler vb. her şey sonradan yapılıyor diye uzak durmak icap edecektir. Bu tavır ise çok sorunlu neticeler doğuracaktır. Kandil gecelerini ve Mevlit kültürünü kısa bir tahlile tabi tutalım. Bu kültür İslam'ın, Müslümanın, ümmetin faydasına mı zararına mı hep birlikte ortaya koyalım. Günümüzde özellikle gençlerimizin cami kültüründen koptuğu ya da koparıldığı bir gerçektir. Camilere yaşlılar adeta zoraki abone edilmiş ve neredeyse camilerimiz yaşlı toplanma merkezleri haline gelmiştir. Bu duruma her gün şahit olunca da zannedersiniz ki sadece yaşlılara inmiş bir dindir İslam. Oysa Peygamberimiz (s.a.v) in İslam’ı yaymaya başladığı dönemde, kendisine inananların büyük çoğunluğu gençlerden oluşuyordu. Gençliğin maneviyattan kopuşunun önüne az da olsa geçmek için böyle zamanları fırsat bilip kollamak gerekiyor. Dikkat ederseniz çoğu zaman cemaatsiz olan camilerimiz en azından kandil gecelerinde, mevlit gecelerinde cemaat yüzü görmektedir. Kuranı Kerim'de; Ey îmân edenler! O'na (Allah’a) yakın olmak için vesileler arayın… denilmiyor mu? Bu geceler de Allaha yakın olmak için birer vesiledir. Kandillerde Kur’an-ı Kerim okunduğu zaman, Kur’an ve sünnetten nasihat edildiği zaman, dini duygu yüklü ilahiler okunduğu zaman, İslam'a veya Müslümana nasıl bir zararı olabilir? Tam aksine dinimizin bizden istediği bir tefekkür ortamı bulmuş oluyoruz. Hatta tanıdığımız birçok tanınmış şahsiyet, hayatında inanca çok yer vermemesine rağmen böyle değerli bir geceden etkilenerek hayatında büyük dönüşler yapmış ve bu güzellikleri hatıratlarında anlatmışlardır. Bir ezan dinledikten sonra bile iman eden gayri müslimleri hiç mi duymadınız? Maneviyat ikliminin sağanak yağmurlarıdır kandillerimiz. Allah’a ulaşmak için bahanelerimizdir. Tefekkür ve tövbe etmek, af dilemek için fırsatlarımızdır. Kandillere karşı çıkanlara bir sorun bakalım, kandillere karşı çıktıkları gibi hayatımıza giren yüzlerce harama böyle etkili olarak karşı çıkıyorlar mı? Evimizin içinde fitne saçan televizyon programlarına, cinsellik dayatmasına, iğrenç ilişkilerin ana sahne olduğu sonu gelmeyen dizilere, bu kadar direnebiliyorlar mı? İnternet üzerinden oynanan kumar illetine, müstehcenliğe, ayartmalara, günahlara, yozlaştırma furyasının saldırılarına mevlit ve kandil gecelerini kaldırmak için gösterdikleri çabayı burada da ortaya koyabiliyorlar mı? Sormak gerek, kandil ve mevlit vesilesiyle bir araya gelen Müslümanların tam olarak hangi faaliyeti zorunuza gidiyor? Kandil gecelerinde birkaç Müslüman ibadet ve zikir için bir araya geliyor diye bu durum zorunuza mı gidiyor? Bir araya gelip Allah'a dualar edip Kur'an okunuyor diye zorunuza mı gidiyor? Dünya hayatının keşmekeşinden bir an da olsa sıyrılıp samimi bir şekilde el açıp az da olsa tövbe ediyorlarsa bu zorunuza mı gidiyor? Maddi gücü yerinde bir Müslüman mevlit okuttuğu zaman, mevlitte peygamberimize getirilen salavatlar zorunuza mı gidiyor? Peygamberimizin” kim Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsa misafirine ikramda bulunsun” sözüne teşrif edenlere ikramda bulunulması zorunuza mı gidiyor? Zaten mevlitler veya Kandil geceleri için farzdır, Allah'ın emridir veya sünnettir, vaciptir iddiasında bulunan olmamıştır. Maddi durumu yerinde olmayan Müslümandan mevlit okutarak insanlara ikramda bulunmasını isteyen de olmamıştır. Yani vesileler bulup insanımızı camiye, mescitlere çekmek yerine, camide kandil vesilesiyle toplanan insanları da camiden uzaklaştırmaya çalışmanın adı nedir? Bu kültürü ortadan kaldırmanın mücadelesini vermenin ne anlamı olabilir? Unutmayalım ki bu dinde hüküm koymak, olanı değiştirmeye çabalamak, eksik bulmak değildir. Böyle yapmak hiç kimsenin hakkı veya haddi de değildir. Bu sadece bir inanç kültürüdür. Zaten İslam hukukunda deliller sıralanırken müçtehitlerin zaman zaman İslam’a aykırı olmamak kaydıyla kültürü de delil olarak kullandıkları görülmüştür. Zannedersiniz ki bu güzel kültürü ortadan kaldırmak isteyenler dindarlıktan ölecek noktaya gelmiş. Sanırsınız ki iman ve inanç adına her şeyi mükemmel bir seviyeye taşımışlar da sadece kandiller ve mevlitler ortada sorun olarak duruyor. Eğer insanları camiye çekmek için, bir araya getirmek için bir mücadeleniz varsa destek verelim. Fakat burada olumlu bir mücadele söz konusu değil. Sadece bunları ortadan kaldırma mücadelesi var. Bir şeyi ortadan kaldırdığınız zaman öncelikle onun daha güzelini, alternatiflerini ortaya koymanız gerekir. Fakat ortada bir alternatif olmadığı gibi daha güzeli de ortaya konmamıştır. O halde bu neyin çabasıdır? İnanca olan rağbeti arttırmak için futbol turnuvaları mı düzenleyelim, ses yarışmalar mı yapalım, festivaller mi tertip edelim? Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Kim İslam’da iyi bir çığır açarsa, açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra, onunla (o çığırla) amel edenlerin ecirleri, sevaplarından hiçbir şey eksilmeden ona aittir. Kim de İslam’da (Müslümanlar içinde) kötü bir çığır açarsa, açtığı çığırın günahı ve kendisinden sonra onunla amel edenlerin günahları, günahlarından bir şey eksilmeden ona aittir. Bu hadis-i şeriften yola çıkarak söylersek; kandiller vasıtasıyla insanları camiye toplama kötü bir çığır mıdır? Mevlitler vesilesiyle edilen dualar, okunan ayetler, insanlara bulunulan ikramlar kötü bir çığır mıdır? Kandillerimizin ve mevlitlerimizin ne Kur'an'ın ruhuna, ne de sünnetin ruhuna bir tersliği vardır. Tam aksine Peygamberimiz (s.a.v) in buyurduğu gibi, açılan iyi bir çığırdır, faydalı bir gelenektir. İslam’ın ruhuna da aykırı değildir. Allah (cc) bizleri “iyilik üzere yardımlaşın” diyerek uyarırken, bizler mevcut iyilikleri yok etme, ortadan kaldırma peşine düşmemeliyiz. İyilik ve takva üzere yarışmamızı isteyen ve teşvik eden birçok ayet mevcuttur. (Âli İmrân- 114 /Ali İmran-148 vb.) Şu kesin bir gerçek ki farz olan namaz bu gecede müminlere emredilmiş ve her Müslümandan kayıtsız şartsız tam manasıyla yerine getirmesi istenmiştir. Her vakti kendimize Miraç sayarak Allah'ın huzuruna varmayı amaç edinmeliyiz. Amacını gerçekleştiren müminin bu tavrı samimi olursa, onu her türlü kötülükten, ahlaksızlıktan, hadsizlikten, yalan ve yanlıştan, hileden, aldatmadan uzak tutacaktır. Karşımıza çıkan bu gecenin bizler için son fırsat olup olmayacağını bilemediğimiz için, gerçekten ne yapmamız gerektiğine karar vermeliyiz. Bize düşen ise Miraç hadisesinden ilkeler çıkarmaktır. Eleştirerek, yererek, bir şey elde edemeyiz. Kazançlı çıkmak istiyorsak hayatımızın geriye kalanı ile ilgili eylem planı yapmalıyız. Hedefimiz beş vakit namazın farz olduğu bu başlangıç gecesini kendimize de bir başlangıç yapmak ve tüm engelleri (nefsi, şeytanı, kötü arkadaşı, dünyaya bağlayıp inançtan koparan her şeyi) aşarak sadece Allah'a varmak olmalıdır. Malum Ömür kısa, vazife değerli, sonuç ise çok önemlidir. Allah bu güzel geleneği sürdürenlerden razı olsun. Mübarek gecemiz hayırlara vesile olacak ameller ile geçsin. Selam ile…