İnsanoğlunun yaradılışı ile birlikte başlayan imtihanı kıyametin kopuşuna dek devam edecektir. Bu imtihan özünde kulluk imtihanıdır. Her birey ve toplum kendi zamanının imtihanına tabi tutulmuş ve tutulmaya devam edecektir.

           İmtihan sürecinde takınılan tavır, ebedi mutluluğu kazandırabildiği gibi azap üstüne azapta getirebilir. Kuran’da insanın ve toplumun imtihanlarına dair çokça örnekler/ayetler vardır.

Bunlar, malla, canla, sınanma olduğu gibi itham ve suçlamalara maruz kalma, zorluklara karşı sabretme şeklinde de olabilmektedir.

Tüm bunların yanında doğal afet gibi veba gibi imtihanlarda vardır.  Bu tür imtihanlar, mümin, müşrik ayrımı olmaksızın herkesi kuşatır. Müşrikin cezası, mümininse imtihanı, belki de ödülü olur.  

Ve gelinen noktada, maalesef, insanlık çetin bir imtihan ile karşı karşıya gelmiştir.

            Geçmişte kavimlerin helak olduğu günahların tamamının günümüz dünyasında, alenileştiği, sıradanlaştığı, vergiye tabi tutulduğu (içki, kumar, fuhuş, faiz gibi büyük günahların), insanoğlunun her konuda haddini aştığı bir dönemde, Allah,  gözle görünmeyen bir mikrobu ile insanlığa ders veriyor, insanlığı yeniden dizayn ediyor, insanlığa haddini bildiriyor, insanlığa azap gönderiyor, insanlığı imtihan ediyor.

             Ve o mikrop öyle bir adildir ki; Ülkeleri, Kıtaları vuruyor.

İktidarları, muktedirleri, sarayları, kralları, baronları, firavunları vuruyor.

Yeryüzüne fitne yayarak kan döken savaş tüccarlarını, vuruyor.

Afrika’nın zenginliklerini sömürerek koca bir kıtayı açlığa ve ölüme terk eden sömürgecileri vuruyor.

Allah’ın yeme dediği ne kadar halt varsa yiyen ve Müslüman Uygurlulara zulüm eden Asyalıları vuruyor.

Irak, Suriye, Afganistan, Filistin, Arakan ve dünyanın birçok yerinde insanları diri diri yakanları vuruyor.

İnsanların kanını petrole takas eden kan emicilerini vuruyor.

Yerinde oturarak para kazanan faiz lobilerini vuruyor. Umarsızca, adilce, ayrım yapmaksızın vuruyor.

             Onların yanında birde garibanı vuruyor, Müslümanları, müminleri vuruyor.

Biz, Müslümanları;  tüm bu zulümlere seyirci kaldığımız için, haksızlığa boyun eğdiğimiz için, hakkıyla yaşamadığımız  için vuruyor.

              Biz, Müslümanlar;  Kabe-i Şerifin ehemmiyetini bilip gereğini yapmadığımız için, Kabe-i Şerifin kapısı kapandı yüzümüze.  Camilerimizin, mescitlerimizin kıymetini bilip gereğini yapmadığımız için camilerin kapıları kapandı yüzümüze.  

Sile-i rahmin, anne babanın, kardeşin, komşunun kıymetini bilip gereğini yapmadığımız için Sıla-i Rahim’in kapısı kapandı yüzümüze.

            Tüm bu kapılar yüzümüze kapanmışken, halen açık olan bir kapı var önümüzde; Allah’ın rahmet kapısı, dua kapısı.

Bizler, Müslümanlar olarak bu çetin ve ağır ilahi uyarının gereğini yapıp Ticaretimize, siyasetimize ve her türlü yaşantımıza yeniden çeki düzen vermeliyiz. Kısaca, ayetin dediği gibi “sımsıkı Allah’ın ipine sarılmalıyız.”

Milletçe, ümmetçe ve insanlıkça kendimize çeki düzen verip, gaflet uykumuzdan uyanarak, tövbe ederek, dua ederek inşallah bu azabı imtihana hatta ödüle çevirebiliriz.

 

           Müslümanların alacağı tedbirler, çekecekleri zorluklar, birbirleri ile yapacakları dayanışmalar, ettikleri tövbe ve dualarla inşallah bu zorlu süreç geçecektir.

Geçtikten sonrada biz Müslümanlar asla eski yaşantılarımıza dönmemeliyiz. Allah’ın bize gönderdiği bu ilahi dersi asla unutmamalıyız.

 

Yüce Rabbim, bu zor ve çetin imtihanda ülkemizin, milletimizin, ümmetimizin ve insanlığın yardımcısı olsun. 

           

Bu zor imtihanı Müslümanlara azap değil, imtihan, hatta mükâfat kılsın inşallah.