Malumunuz üzere Diyarbakır’da evlatları ellerinden alınmış, çalınmış, gasp edilmiş annelerimizin direnişinin 19. günü Bu konu hakkında çok şeyler yazılıp, çizildi. Gerek basın, gerek siyasiler, gerek sanatçılar, gerek halk ellerinden geldiğince yanlarında olmaya , bu sese kulak vermeye çalışıyorlar. Yanlarında olmaları bu sese kulak kabartıp , duyurmaya çalışmaları güzel, dinen ve vicdanen çok güzel  bir davranış ama daha fazlası gelebilir ellerinden. Peki nedir bu gereklilik ve kim ne yapabilir?
1.Devlete düşen görev nedir ?
- Devlet her zaman teröre karşı uyguladığı  politikayı arttırarak küçük yaşlarda kandırılıp kaçırılan ve kendilerine karşı durmasını istedikleri  o gençleri tüm kolluk ve güvenlik güçlerini seferber ederek, o hain ve zalimlerin elinden kurtarıp , gözü yaşlı annelerine kavuşturmalı, bu gözyaşlarını dindirmelidir.
2. Siyasilere düşen görev nelerdir ?
- Parti, grup fark etmeksizin, tüm siyasî partiler bir olup kandırılan ve hayatları çalınan bu gençleri kurtarmayı kendilerine bir vazife olarak görmeli, ziyaret ettikleri ve söz verdikleri o ailelerin çocuklarını ailelerine kavuşturarak bu hayra vesile olmalı ve söz verdikleri gibi halklarının sorunlarına çözüm olmalılar.
3. Sanatçılara düşen görev nedir ?
- Tüm halk tarafından tanınan ve bir kitle kazanmış ülkemizin sanatçıları bu ateşe ellerinden geldiği kadar su dökmeli ve sanatlarını bu uğurda kullanmalıdırlar, seslenmelidirler bu yanlışı dile getirmelidirler. Bu konuda kamu spotları oluşturmalıdırlar.
4. Basına düşen görev nedir ?
Bu konu hakkında ki haberlerini mevcut durumdan daha fazla arttırmalı, bu göz yaşı ve acıyı sürekli göstermelidir. Gerek yerel, gerek ulusal basında bu konuyu dile getirmelidirler. Bu konuda tüm Medya, Yazar, Araştırmacı, tüm basın mensuplarına görev düşüyor .
5. Halka düşen görev nedir ?
En önemli unsur olan halkımız bu anlamda tüm acıları , zulümleri, ölümleri, hainlikleri görmüş tecrübe etmiş ve bu hususta hiçbir zaman devletine karşı duranlara ödün vermemiştir. Bunun en büyük örneği 15 Temmuz hain darbe girişimidir. Bu sebeptendir ki halkımız her zamanki o duruşunu bu konuda da göstermeli ki göstereceğine canı gönülden inanıyorum, oradaki mağdur ailelerin yanlarında olmalıdırlar.
Son olarak satırlarıma son verirken Ahmet Ümit'in okuduğum ve herkesin kendine bir pay çıkaracağı su cümlelerle yazıma son vermek istiyorum;
“Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti.”