Solhan Çağrı-Der tarafından Solhan Belediyesi Kültür Merkezi’nde Mekke’nin Fethi programı düzenlendi.

31 Aralık 2018 günü saat: 19.00’da düzenlenen programa Bingöl Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olan Mehmet Tahir Gündüz konuşmacı olarak katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayıp sinevizyon gösterimi yapılan ve ilahilerin seslendirildiği programa; Solhan Belediye Başkanı Abdulhakim Yıldız, Hüda Par İlçe Başkanı Sadrettin Kırım, bazı kurum amirleri, STK temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.

Programda konuşan Gündüz, “Yüce Allah’ım inşallah bu geceyi mübarek eylesin, istifadeli eylesin hepimiz için. Yüce Allah’a sonsuz hamdu senalar olsun ki şuanda dünyanın dört bir tarafında 365 gün yaptıkları yetmezmiş gibi bu son gün, son an, son dakika, son saatte de intikam alırcasına şehveti coşan, her türlü kötülüğe bulaşan; zinası, içkisi, müziği, kötülüğü, kumarı her şeyiyle bir kutlamaya, bir şenliğe dönüştüren insanlardan değiliz. Yüce Allah’a ne kadar hamd etsek azdır. Elhamdülillah biz Allah’ı zikretmek için Peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (s.a.v) yad etmek için, Onun mübarek fethini Kur’an-ı Kerimin müjdelediği Mekke’nin fethini kendimize gündem edindik, bu kötülüklere karşı alternatif bir gündem oluşturduk. Gönül isterdi ki biz gündemi kuralım başkası alternatif gündemler oluştursun ama 1-2 asırdan beri zayıf düştüğümüzden beri biz artık kendimiz mecburen gündem oluşturmak mecburiyetinde kalıyoruz. Başkası bizi taklit etmiyor. Hâlbuki asırlar boyunca kâfir Müslüman’ı taklit ediyordu. Yüce Allah İslam’ın, Müslüman’ın o büyük günlerini tekrar geri getirsin inşallah. Maalesef Bingöl gibi dindar ve muhafazakâr diye addedilen yerlerde bile sorsak belki binlerce milli piyango bileti, kumar bileti satılmıştır. Adını bilmediğimiz şans adı altında, talih adı altında, millilik adı altında bin bir çeşit kumar işletiliyor. Ve maalesef bunların bir kısmı resmi olarak yapılıyor. Bu güne geldiğimiz zaman bu artık ayyuka çıkmış oluyor. Miladi bir senenin bitip diğer bir senenin başladığı anlarda tamamen her türlü çirkefliğin İstanbul’un göbeğine kadar geldiği bir raddeye dönüşüyor maalesef. Yüce Allah neslimizi çoluk çocuğumuzu muhafaza eylesin inşallah.” ifadelerini kullandı.

‘HUDEYBİYE, MEKKE’NİN FETHİNE GİDEN İLK ADIMDIR’

Mekke’nin Fethi ile ilgili konuşan Gündüz, “Miladi 630 yılında hicretin 8’inci yılında Hz. Peygamber efendimiz daha önce fetih süresiyle ‘Şüphesiz ki biz sana apaçık bir fetih müjdeliyoruz ey peygamber’ bunu yüce Allah Hudeybiye antlaşmasında söylüyor. Aslında Hudeybiye’nin kendisi Mekke’nin fethine hatta dünyanın fethine giden ilk adımdır. Bu şekilde yüce Allah Müslümanlara hem dünyanın merkezi, hem vahyin merkezi hem de İslam’ın merkezi olan Mekke-i Mükerremenin fethini müjdeliyor ve yüce Allah okuduğumuz ayetle peygamberinin rüyasını gerçek çıkarıyor. Zaten bütün peygamberlerin rüyaları sadıktır. Güneş gibi ortaya çıkar. Hudeybiye’de Müslümanlarla Mekkeli müşrikler 10 yıllık bir antlaşma yapmışlardı. ‘Kalu bela’ ahdine sahip çıkmayan bir kafir, kula verdiği bir sözü yerine getirir mi? Getirmedi. Hz. Peygambere karşı getirmedi. Ondan öncede kafirin karakteri hep öyleydi günümüze gelene dek de hep öyledir. Ama Müslüman her zaman sözüne sadıktır. Ahde vefa Müslüman’ın en önde gelen özelliklerinden biridir. Yüce Allah müminin özelliklerini anlatırken bir tanesini de bunu gösteriyor. O zaman eğer ahde vefa bizim gözümüzde küçük bir şeyse bir daha bakışımızı düzeltmemiz gerekiyor. Huza’a kabilesi Müslümanların müttefikiydi. Bekiroğulları, Mekkeli müşriklerin kureyşlerin müttefikleriydi. Bekiroğulları ve bir kaç Mekkeli müşrik, ibadet esnasında gidiyorlar Huza’a kabilesinin üstüne rükû ederken, secde ederken onları şehit ediyordular. Tabi bir Müslüman hemen gelip durumu Hz. Peygambere haber veriyor. Hz. Peygamber efendimiz gözyaşı döküyor ve diyorki; ‘sen yardım olundun.’ Yani biz sözümüze sadığız. Sen mademki bizim müttefikimizsin bizim müttefikimize zarar veren bize zarar vermiştir antlaşma bozulmuştur diyor. Daha sonra Huza’a heyeti de geliyor Hz. Peygamber onlara da aynı şeyi söylüyor. Ama Medine’de onları saklıyor. Kimsenin onlardan haberi olmasın, Mekkeli müşrikler bu durumu bize bildirdiğinizi, bizim buna karşı bir tedbir aldığımızı, savaşı düşündüğümüzü düşünmesinler diye Hz. Peygamber her şeyi gizli tutuyor. Aynı zamanda Mekkeli müşriklere sert bir nota da veriyor. Diyor ‘ya öldürdüğünüz insanların diyetini ödeyin’ ki bu tabii bir hak isteğidir. ‘Ya Bekirogullarını himayenizden atın biz onlarla işimizi görelim ya da Hudeybiye bozulmuştur. Bundan sonra biz başımızın çaresine bakarız.’ Malesef Allah’a karşı kibirlenen o kâfir peygamberine karşı da kibirlendi ve dediler ‘biz hiç birini kabul etmiyoruz. Hudeybiyeyi fesh ediyoruz. zaten böyle bir ihtiyacımız da yoktu.’ Başta Hz. Ömer efendimiz ve diğer Müslümanlara hudeybiye antlaşması maddeleri o kadar ağır gelmişti ki ama Hz. Peygamber o nebevi feraseti ve basiretiyle o günleri görmüştü. Yakın zamanda onların antlaşmayı bozacaklarını biliyordu ve nihayetinde o kibir, o gurur onların bitmesine sebep oldu. Ebu Süfyan o zaman Mekke’nin Reis-i’ydi. O biraz çabuk anladı, hemen hatasını telafi etmek için Medine’ye bir kamuoyu oluşturmak istedi. Kızı Ümmühabibe mübarek annemizin evine gitti. Orada bir minder vardı. Ebu Süfyan oraya yönelmişti Ümmühabibe onu aldı Ebu Süfyan şaşırdı. Uzaklardan 500 km o günün şartlarında gelmiş. Mekke’nin başkanı geliyor kızı minderi alıyor. Ebu Süfyan diyor; ‘minderi mi bana layık görmedin beni mi mindere’. Hz. Ümmühabibe buyurur ki; ‘sen müşriksin, necissin bu Hz. Peygamberin minderidir sen buraya oturamazsın.’ diyor. Ebu Süfyan hayal kırıklığı yaşıyor diyor ki ‘ey Ümmühabibe, sen çok değişmişsin, bizim yanımızdayken böyle değildin’ Ümmühabibe diyor ‘hayır ben değişmedim, ben İslam’la şereflendim, ben buyum.’ Kendi kocasını Peygamber efendimizi babasından önde görüyor. Çünkü din bağı akrabalık bağının çok ötesindedir.” şeklinde konuştu.

10 BİN KİŞİLİK ORDU SAVAŞMADAN MEKKE’Yİ FETH ETTİ

Gündüz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Hz. Peygamber Mekke’nin fethi için bütün tedbirleri aldı. Gizli kalması için gizli bir şekilde 10 bin kişilik ordu topladı. Haber gönderdi yol üstünde olanlara gelmeyin gelmenize gerek yok yanınızdan geçince katılırsınız dedi. 10 bin kişilik İslam ordusu Mekke’i Mükerreme’ye doğru yola çıktı. Yolda Hz. Abbas ile karşılaştı. Hz. Abbas Efendimizin amcasıydı. Bedir’de esir edilmişti, Müslüman olmuştu. Hz. peygamber onu serbest bırakmıştı ve Müslümanların istihbarat elemanı olarak Mekke’i Mükereme’de duruyordu. Kimsenin onun Müslüman olduğundan haberi yoktu ve sürekli Hz. Peygambere haber gönderiyordu. Hz. Peygamber yıllar sonra amcasını görünce sevindi. Dedi ki ‘ben nasıl son peygambersem sende son muhacirsin.’ O günden sonra hicret bitti çünkü fetih gerçekleşti. Mekke’nin fethi gerçekleştikten sonra artık Mekke’den Medine’ye hicret bitti. Müslümanlık hiyerarşisinde en öne en üste çıkaran o muhacirlik unvanı bitti artık. Tabi Medine’i Münevvere’de hazırlıklar başlarken Hz. Peygamberden bunu duyduğunda Mekke’i Mükereme’deki ailesini, çoluk çocuğunu düşünen hakkında ayeti kerime nazil olan bir müslüman Hati bin beltaa kendi duygularına kapılarak Bedir ashabından olmasına rağmen ailesini düşündü, endişelendi tabii duygularla bir kadın aracılığıyla Mekke’ye bir mektup gönderdi. Dedi ki ‘üstünüze öyle bir ordu geliyor ki o geldiğinde sizin hiç bir şeyiniz kalmayacak, yok olup gideceksiniz.’ Tabi Cebrail (a.s) Hz. Peygamber’e haber verdi. Hz. Ali gönderildi kadının örgüsünün içinden mektup çıkarıldı ve getirildi. Yalan yanlış bir şey yoktu sadece Müslümanların sırrını, Hz. Peygamber’in sırrını müşriklere bildiriyordu. Bu ağır bir şeydi. En azında Hz. Peygamberin ashabına yakışmayan bir şeydi. Hz. Ömer yine hiddetlenmişti ya Resulullah izin ver cezasını vereyim diye. Hz. Peygamber buyurdu ki ‘Hati bin beltaa Bedir ashabındandır, yüce Allah buyurmamış mı Bedir ashabı ne yaparsa yapsın ben onları affetmişim, bağışlamışım diye.’ Bedir ashabı Müslümanlar içinde en üstte olan ashaptır. Hz. Peygamber ona herhangi bir ceza vermedi çünkü Allah onu affetmişti.

Hz. Peygamber öyle bir savaş stratejisi geliştirdi ki Mekke-i Mükerreme’ye girdiği beş koldan hiç kimsenin burnu kanamadı. Sadece İslam’ın büyük komutanı Halid bin Velid’in girdiği taraftan 20 küsur kişi öldürüldü. Koskoca Mekke, Hz. Peygamberin stratejisiyle kansız bir şekilde barış yoluyla fetih edildi.” SOLHANINSESİ