Bingöl Haber Merkezi - HDP Genç İlçe Teşkilatı, doğu ve güneydoğuda uygulanan yasakları protesto etti. HDP Genç İlçe Başkanlığı önünde toplanan kalabalık adına bir basın açıklaması yapan HDP Genç İlçe Başkanı Ali Yaşar, Doğu ve Güneydoğu’da uygulanan sokağa çıkma yasaklarının savaş halini andırdığını belirtip günün savaşı durdurma, barışı inşa etme günü olduğunu söyledi.

İlçe Başkanı Yaşar: “Ülkenin her yanından ağıtlar yükseliyor, kentler, yaşam alanları kuşatılarak çatışma ve katliamlarla, ülke adım adım savaşa sürükleniyor. Doğu ve Güneydoğu’da uygulanan sokağa çıkma yasakları, savaş hali’ni andıran askeri yığınaklar, okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin karargâhlara dönüştürülerek çatışmaların bütün bölgeye yayılmasıyla birlikte ilçeler, şehirler abluka altına alınıp boşaltılmakta. Çocuklar ve kadınlar hedef alınarak katledilmektedirler. İnsan cesetleri günlerce sokaklarda bırakılmakta, almaya çalışan yakınlarına ateş açılmaktadır. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 3 ay önce ilan edilen sokağa çıkma yasağında doğan Miray bebek, bu yasak sırasında öldürüldü. Miray İnce evinde, halasının kucağında keskin nişancı tarafından yaralandı. Onu hastaneye götürmeye çalışan ailesi, büyükbaba ve babaannesi bebeği yanlarına alarak beyaz bayrakla ambulansın geleceği noktaya gitti ancak onlara’ da ateş açılarak Miray bebek olay yerinde büyükbaba da kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti” dedi.

‘YASAKLAR 253 GÜNÜ BULDU’

Yaşar, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Katledilen onlarca kadından biri olan 57 yaşındaki 11 çocuk annesi Taybet İnan’ın cenazesi 7 gün yaşamını yitirdiği sokağın ortasında kaldı. Cenazesi günlerce bulunduğu yerden almaya çalışırken her defasında kurşunların hedefi oldu. Güneydoğu’da Kürt illerinde yaşananlar tüyler ürperticidir. Aylardır tanık olduklarımız vahşet boyutlarındadır. Bugüne kadar 7 ilin 20 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde 56 kez ilan edilen sokağa çıkma yasakları, toplamda 253 günü bulmuş durumdadır. Yasakların resmi olarak kaldırıldığı ilçelerde de abluka’nın fiili olarak devam ettiği bilinmektedir. Ablukalarda bugüne kadar 131 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı ve sakat kaldı. Toplamda 61 çocuk ve 36 kadın yaşamını yitirdi. Milletvekillerinin, basının dahi delemediği bu yasaklarla, işlenen insanlık suçları gizlenmektedir. Sokağa çıkma yasakları ilan edilip üzerine operasyon yapılan, elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan, keskin nişancıların hedefi olan insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir. Devlet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmet içi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın topyekün savaş konsepti’nin devreye girmesiyle birlikte Erdoğan ve AKP’nin havuz medyası da manşetten verdikleri ‘Savaş Sürecek’ başlıklarıyla, topluma savaşı dayatan haberlerle yeni süreçteki savaş medyası görevini üstlenmeye koyuldu. Savaş konsepti’nin mimarı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla içine girilen çatışmalı dönemde AKP ‘nin havuz medyası da kendine verilen görevi yerine getiriyor. Aylardır çatışma ve gerilim dilini sürdürerek toplumu Erdoğan’ın planladığı savaş sürecine sokmaya çalışan ve 30 yıllık çatışmalı dönemin sonuçlarını anlamayan havuz medyası bugün attığı manşetlerle savaş çığırtkanlığı yapıyor. Biz bu ülkede kimse ölmesin istiyoruz. Polisler de ölmesin, askerlerde ölmesin, gençlerimiz de ölmesin, barış elçileri de ölmesin gerillalarımızda ölmesin. Bugün barış istemek, demokrasi istemek, emeğin haklarını istemek bedel ödemeyi gerektiriyor. Savaşın, faşizmin ve sömürünün iktidarı karşısında bedel ödemeyi göze almadan barış da, demokrasi de kazanılmıyor. Kimliklerin sorgulanmadığı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği bir ülkede, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, silahların sustuğu, gözyaşlarının sevinçten akıtıldığı bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bugün bu nedenle buradayız! ‘Savaş, ölüm, acı, gözyaşı, baskı, şiddetin artmasıdır. Demokrasi ve özgürlüğün bitirilmesi demektir.’ Gün yaşananları seyretme günü değil, Gün savaşı durdurma, barışı inşa etme günüdür”

Editör: TE Bilisim