Türkiye’de 15 Temmuz Gecesi yaşanan darbe girişiminden sonra, Bingöl’deki yazarlar hem Bingöl’ün hem de Türkiye halklarının darbeye nasıl karşı geldiklerini kaleme döktü… 

 

MİLLET KAZANDI – Mahfuz DEMİR


Türkiye Tarihine kara bir leke olarak düşen darbe girişimine şahit olduk.

En son 36 yıl önce bir darbe ile gündeme gelmiştik ve zaten iyi gitmeyen bir süreçte, yapılan bu darbe ile ülkemiz tarumar olmuştu.

Fetullahçı Terör Örgütü ve TSK içindeki bir gurup askerin bu utanç verici çıkışları sonucu 79 Milyon vatandaş sokaklara döküldü ve birlik beraberlik şiarıyla ülkesine destek verdi. Halk artık Türkiye’de kolay kolay darbelerin yapılamayacağını en sert şekilde gösterdi.

Çatışmalar yaşandı, hayatını kaybedenler oldu, millettin adına darbe yaptıklarını söyleyenler, yine milletin meclisine TBMM'ye bomba attılar.

Fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı. O da, halkın gösterdiği dirençti…

Herkes bir oldu… Muhalefetinden, STK’sına, Basınından, komuta kademesine kadar herkes ama herkes gözü kapalı ülkesine destek verdi… Halk tankların önüne yattı, canı pahasına bile olsa ülkesine sahip çıkıp hain planı tarihe gömdü.

Vatandaşın milletin namus ve şerefini korumak için aldığı silahları kendi vatandaşına karşı kullandılar. Helikopterlerden halkın üzerine açılan ateş sonucu onlarca halkımızı katledenler ‘Yurtta Sulh’ adı altında yine halkın yararına darbe yaptıklarını söylemeleri ne kadar gerçekçi olabilir ki.

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve komuta kademelerinin kararlı ve tavizsiz tutumları ile zamanında halkı bilgilendirmeleri takdire şayandı. Muhalefetin tam kadro ülkesinin yanında olması da takdire şayandı.

Medya Tek Vücut Oldu

insanlarımızın haber alma özgürlüğünün kullanılmasında önemli bir araç olan Basın, Halkı ile milli iradenin yanında dik durdu ve Türkiye Medyası darbe teşebbüsünün püskültülmesindeki en büyük pay sahiplerinden biri olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.

Gelelim Bingöl’de yaşananlara…

Biliyorsunuz Bingöl 1980 darbesine HAYIR oyu veren tek il olarak hafızalarımızda tazeliğini koruyor.

Bu nedenle darbe yapmak isteyenler için Bingöl’ün konumu çok daha farklı. Öyleki Bingöl’de olay gecesi iki tankın Çapakçur Köprüsüne yerleştirildiğini haber alan Bingöl emniyeti, olay yerine intikal ederek tankları kışlalarına göndermeyi başarmıştı. Daha sonra bir başka askeri gurup sokaklara indi ve halkın saldırısından sonra geri püskürtüldü. Ve Bingöl 49. Tugay Komutanı sabah saatlerinde gözaltına alındıktan sonraki gün tutuklandı.

Bingöl Valisi Yavuz Selim Köşger, Bingöl Milletvekili Enver Fehmioğlu, Bingöl Parti İl Başkanları, Bingöl Emniyet Müdürü Süleyman Pamuk’un da aralarında bulunduğu birçok kişinin Genç Caddesinde Nöbette olmaları takdire şayandı. Bu Süreçte Emniyet Müdürü Süleyman Pamuk, Bingöl Halkının takdirini almış, ‘alanları size emanet ediyorum ben görevimin başına gidiyorum’ sözü ise gecenin sembolü oldu.

Halk Kefenleriyle Genç Caddesine Geldi

Genç caddesi üzerinde toplanan kalabalık içinde daha önce darbeyi yaşamış halklardan bazılarının kefenleriyle orada olması büyük bir mesajdı… kefen giyen vatandaşlar, 'biz buraya kefenimizle geldik. Kanımızın son damlasını ülkemiz için vermeye hazırız' deyip darbe teşebbüsüne tepkilerini dile getirdiler.

Meydanlarda Yasinler Okundu

Sabaha karşı saat 6 sularında Genç Caddesi üzerinde bir çiftin elindeki yasin-i şerif’i okuması da tarihe bir not olarak düştü. o gece olaylarla ilgili Bingöl Milletvekili Enver Fehmioğlu, AK Parti Binası önünde toplanan kalabalığa sabah saatlerine kadar bilgi paylaşımında bulundu. Son dakika bilgilerini bizzat kendisi verdi ve daha önce meydana gelen darbelerden sonra ülkenin geldiği hali anlattı.

80 Yaşındaki Yaşlı Amca da Oradaydı, 7 Yaşındaki Küçük Mehmette…

Yazımın başlarında dediğim gibi Bingöl Darbecilerin gözünde çok farklı bir konumda diye… Çünkü gencinden yaşlısına kadınından erkeğine kadar herkesin darbeler hakkında söyleyecek sözleri gösterecek tepkileri her daim vardır. O gece Bingöl’de, 7 yaşındaki küçük Mehmet’in bile ne olduğunu anlamadan elindeki Türkiye Bayrağını dalgalandırıp Darbeye HAYIR deyişine şahit olduğumuz gibi 80 yaşındaki yaşlı amcanın da meydanda elini semaya açıp dua etmesine de şahit olduk.

Ezanlar ve Selalar Susmadı

80 darbesinde ezanları susturan cuntacıları bu kez minarelerde yükselen ezanlar ve selalar susturdu. Ölüm ve Cuma dışında okunan sela, bukez birlik ve beraberlik için okundu. Bingöl ve tüm Türkiye'de gece boyunca defalarca ezanlar ve selalar okundu.

Bingöl ve çoğu ilçelerinde olay gecesinden itibaren herkes sabahlara kadar meydanlarda ülkesine yapılan darbe teşebbüsüne direndi.

Ümit ediyorum ki bunda sonra ülkemize zarar verenler en ağır şekilde cezalarını alırlar.

 

BİR DARBE BÖYLE ENGELLENDİ – Muhammed BERDİBEK

Herkes gibi olacaklardan habersiz bir şekilde kafede oturuyoruz. Birden arkadaşımın telefonu çalıyor ve telefonda konuştukça rengi değişiyor, gözleri büyüyor. Sonra telefonu kapatıp bize dönerek: “Boğaziçi köprüsünde asker ve polis çatışıyormuş abiler” diyor.

O esnada olayı idrak etmeye çalışıyoruz. Birden üzerimizden alçak uçuş yapan F16’lar geçiyor. Durum net olmasa da çok büyük bir sıkıntının mevcut olduğunu anlıyoruz. Çaresiz bir şekilde geçen uçakları saymaya başlıyoruz. 26 dakika içinde 31 tane F16 uçuşu sayabiliyorum.

 Bir şeyler yapmak gerekiyor; fakat elimiz kolumuz bir anda bağlanıyor. Darbe sözü geçiyor, olacaklar tecrübeyle de az çok anlaşılıyor. Kendimizi meydanlara atıyoruz. Araçlarımıza binip meclisin yolunu tutuyoruz. Biz giderken meclisi bombalıyorlar. Yol birden kapanıyor, geçiş imkansız olunca rotayı diğer meydanlara çeviriyoruz. Bir müddet orada bekliyoruz; ama daha çok şey yapmak geçiyor içimizden. Bu arada, Gölbaşı’nda askeri darbeye karşı hazırlanan Özel Harekat Daire Başkanlığına bomba atıldığını öğreniyoruz. Her yerde insanlar Cumhurbaşkanının davetiyle meydanlara dolduruyor. Bombalar, ambulans sesleri, çığlık çığlığa koşuşturan insanlar…

İstanbul’da darbe girişimine karşı direnen halkın tankların altında ezildiği ve tarandığı haberi geliyor. Hemen sonrasında Genelkurmayın önünde toplanan milletin tarandığı haberleri… Her şey o kadar yakınımızda gelişiyor ki…

Araç konvoyuyla Ankara Esenboğa havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Yolda sala ve ezan sesleri duyuluyor. İnsanın içi ürperiyor, gözleri doluyor. Tekbirler eşliğinde herkes kendi partisinin işaretini yapıyor; ama hedef bir. Herkes milletini, devletini, devletinin şerefini kurtarmak için tek yürek oluyor. Bu amaç birliği, bu mücadele ortaklığı ve inancı umutlarımızı yeşertiyor. Her yaştan ve her kesimden insan bir arada. Yaşlılar, gençler, anne, baba, çocuklar… Yani herkes orada…

Ankara’dan İstanbul, İzmir, Bingöl, Denizli’ye, Bayburt’tan Eskişehir, Diyarbakır, Rize’ye Hatay’a kadar küçük büyük fark etmeksizin Türkiye’nin her şehrinden direniş haberleri geliyor. İş makineleriyle havaalanlarının önünü kapatan da var, ekinleri yakarak darbe yanlısı uçakların kalkışını engellemeye çalışan yiğit köylüler de. Ülkemin her tarafından şerefli insanlar, bir savaşı, istiklal savaşını başlatarak darbe girişimine karşı koyuyor. Sadece direniş var, birlik var. Karşılarında ise kendi halkına bombalamaktan, taramaktan çekinmeyen şuursuz bir kitle.

Bu manzara karşısında zihnimden sürekli iki cümleyi tekrar ediyorum: Belki de ömrümüzün en büyük anlarından birini yaşıyoruz. Bu millet çok şerefli...

Şerefli derken Bingöl’e özel bir paragraf açmak gerekiyor. Olayların geliştiği andan itibaren aklım fikrim Bingöl’de… Ama en ufak bir tereddüdüm yok. Direneceklerini biliyorum. Nitekim öyle de oluyor. Darbe söylentileri ortaya çıkar çıkmaz, herkes büyük bir kararlılıkla meydanlara toplanıyor. Her kesimden insan var. Amaç aynı.  Gün 1982’de olduğu gibi darbeye dair her şeye karşı çıkma zamanı.

Gece ilerliyor, direniş devam ediyor. Millet kazanacak biliyoruz. Nitekim de öyle oluyor, milli birlik kazanıyor. Bu öyle bir direniş ki yüzde 50’nin değil bütünlüğün direnişi… 

Direniş zaferi, zafer de moralimizi yerine getiriyor ama hala yapılacak çok şey var önümüzde. Şimdi sıra darbeci ve onun taraftarlarına, destekçilerine hadlerini bildirmekte. Zira gün intikam günüdür, gün hesap sorma günüdür. Elbette bu yalnız darbeci askerlerden hesap sormak değildir.

Medya veya sosyal medya yoluyla darbeye destek veren veya destek imasında bulunanlardan, görev alanı ne olursa olsun bulundukları kurumlarda paralel şebekelere yönelik hiçbir eyleme girmeyen üst düzey bürokratlardan, ortamı koklayıp gecenin ilerleyen saatlerine kadar görüş beyanında bulunmayandan hesap sorma günüdür.

Bakmayın siz darbecilerin ve darbe yanlılarının vicdan hassasiyeti gösterdiklerine, kaybettiler diye bunu yapıyorlar. Unutmayın, darbeci askerler başarıya ulaşmış olsaydı, muhakkak ki gözleri dönmüş bir şekilde cesetlerimiz üzerinde tepinirlerdi.

Kolay değil. Şehirlerimiz bombalandı, tanklarla cesetlerimiz çiğnendi, kardeşlerimiz silahlarla tarandı. Elbette olanlar bizi yıldırmadı. Cesaretle direndik ve bu savaşı kazandık. Kazanırken de tek bir talan yahut yağma olayı yaşanmadı. İtidalli ve vicdanlı bir şekilde şerefimizi koruduk ve canımız, kanımız pahasına da olsa intikamımızı aldık. İşte, böylelikle zulme karşı tek millet olduk.

DİN VE HAKSIZLIĞA İSYANIN KENTİ BİNGÖL – Nevzat BİNGÖL

Bingöl asi’dir, yiğittir merttir. Sıcakkanlıdır, duygusaldır. Asiliği yaşadıklarına isyanındandır. Bingöl’ün haksızlığa, onursuzluğa muhalifliği, 1914 Bitlis ve 1925 şeyh Sait isyanına dayanmaktadır. 1914 yılında aslen Genç Şin’li olan Seydaye Mele Selim diğer adıyla Şeyh Selim Kürtler ve bölge halkı üzerinde artan baskılar, Osmanlı’nın kötü idaresi ve din dışı hareketi nedeniyle Jöntürk’e isyan etmiştir.

1925 yılında şeyh Sait de aynı saikle istemediği bir ortamın içine sokulmuştur, ardından en büyük desteği Çabakçur’dan almıştır. Bu haksızlığa Yado başta olmak üzere çok sayıda Çabakçur’lu başkaldırmıştır.

12 Eylül de yapılan askeri darbeye en çok Bingöllü direnmiştir. Sokağa çıkma yasağına rağmen haksızlığa asi Bingöllüler sokaklarda olmuştu. Hazırlanan darbe anayasasına, tüm baskı ve korku ve tutuklamalara rağmen rekor sayıda “Hayır” oyu vermiştir darbeyi, darbe anayasasını yırtıp atmıştır.

Bunu bir övünç vasıtası yapmamıştır Bingöl, “Yapmamız gerekeni yaptık” alçak gönüllülüğüyle hareket etmiştir.

Bingöl’lülük farklı bir duygu ve davranışı içerir. Yanlışa, haksızlığa hep muhaliftir, kabul etmez. Nerede olursa olsun yanlış ve haksızlığa “kendisini ilgilendirmemesine” rağmen bir itiraz eden varsa o mutlaka Bingöllüdür.

15 Temmuz tarihinde ABD destekli PDY tarafından yapılmak istenen darbeye itirazın adıdır Bingöl. Kefenini giyip sokaklarda gösteriye çıkmanın adıdır Bingöl. Darbeye karşı Köprü üstünde darbeci askerlerin üzerine yürürken Ağzından kursun girip kulak arkasından çıkmanın adıdır Bingöl.

Bingöl 15 Temmuz darbesine karşı farklı bir şey yapmadı. Sadece kendisinden bekleneni yaparak kimseyi yanıltmadı.

Darbe başarılı olsaydı, darbecilerin şakşakçılığını yapmaz, darbeye karşı ilk ayağa kalkan kent olurdu,  Çünkü Bingöllü askeri yönetimin ne olduğunu 1925’l yıllardan bu yana hafızasına not etmiştir. Bu nedenle de halkın çocukları olan askere karşı değil, askeri yönetime, darbeye, cuntaya karşıdır Bingöl.

Bingöllü olmaktan her zaman gurur duydum, sen çok yaşa Bingöl ve Bingöllüler.

 

 

KARANLIK BİR GECEYDİ -  Yusuf DEMİR

Tarih 15 Temmuz Cuma, saatler 22.05’i gösterdiğinde, sosyal medyada çok ilginç twitler atılıyordu. Atılan twitlerden bazıları şöyleydi. “Ankara’da savaş uçakları alçak uçuş yapmaya başladı.” “Bir grup asker Boğaz Köprüsü’nü tek yönlü trafiğe kapattı.” “Ankara’da bombalar patlıyor”Ankara'da MİT binası ve Genelkurmay'a helikopterle ateş açıldı.” “İstanbul'da Beylerbeyi Sarayı önünde bazı askerlerin ordunun yönetime el koyduğu yönünde duyuru yapıyor” bu twitleri görünce aklıma gezi olayları geldi. Gezicilerin bir oyunu mu diye düşünmeye başladım.

Beynimde fırtınalar koparan tedirginlikle soluğu televizyonun başında aldım. İlerleyen dakikalarda TRT ekranlarında bayan spiker, tedirgin bir yüz ifadesi ve titrek bir ses tonu ile “Ordunun yönetime el koyduğunu bildiren metni okuyordu.” İçimden bir şey koptu eyvah dedim. Aklıma Mısır’da seçimle iktidara gelen ve darbe sonucu devrilen Muhammed Mursi geldi. Bizdeki vatan hainlerinin niyeti de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı devirip yönetime el koymaktı.

Maalesef karanlık bir geceye girilmişti.

Kendi insanımızın güvenliğine adanan tankı, topu, uçağı ile milletimize karşı kurşun sıkılıyordu, bomba atılıyordu... Ülkemizin asayişini ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olan darbeci vatan haini askerler, ülkemizin aydınlık geleceğinin üzerine tanklar yürütmüş, silahların namlularını halkın üzerine çevirmişti. Darbeci vatan hainleri tarihin karanlık sayfalarında yerlerini alıyordu… Millet tedirgin ve endişeliydi.

Bende aynı korku ve endişe ile yerimde duramıyor sürekli sosyal medya ile televizyon kanalları arasında gidip geliyordum. İlk defa büyüklerimizin anlattığı bir darbeye şahit olmuştum. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Acı haberler peş peşe geliyordu. Milletin parası ile alınan bir F-16 savaş uçağı Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı’nı bombalamış Özel Harekatçılarımız şehit düşmüştü. TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı bombalanmıştı. MİT binasına, Genelkurmay'a ve sivil halkın üzerine Helikopterle ateş açılıyordu. Genelkurmay Başkanının boğazı kemerle sıkılmıştı. Büyüklerimizin bize anlattığı darbe ile bizim yaşadığımız darbe birbirine benzemiyordu.

Sosyal medya üzerinden halk sokağa davet ediliyordu.

Bu davete icabet eden herkes soluğu Ak Parti binasının önünde almıştı. Millet, ülkenin geleceğine kasteden darbeci vatan hainlerine karşı tek yürekti. Ülkenin her tarafında olduğu gibi Bingöl’de de yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çocuğu, Ak Partilisi, HÜDAPAR’lısı, MHP’lisi, Ülkücüsü, Alpereni, sağcısı, solcusu, demokratı, liberali, sivil toplum kuruluşları her fikirden insan vardı. Çanakkale ruhu canlanmıştı. İç ve dış düşmanlara meydan okunuyordu.

Herkesi tek vücut yapan “Allahu Ekber” sesleri tepeden tırnağa tüm bedenimize işliyordu. “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” ile millet çoşuyordu.

 “Allahu Ekber” “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” sesleri karanlık geceyi aydınlatıyordu. Millet kararlıydı darbecilere karşı tarih yazıyordu.

Camilerde birlik ve beraberliği haykıran selalar okunuyordu. Heyacan zirveye ulaşmış, gözler dolmuş ve bedenler fokur fokur kaynıyordu.

Toplanan yürekli insanların gözbebeklerinin içinde “Üzerimizden tanklar da geçse buradan ayrılmayacağız.” “Devleti vatan hainlerine teslim etmeyeceğiz” kararlılığı vardı. Halk geleceklerini karartacak olan karanlık darbe girişimcilerine meydan okuyordu.

Paralel yapıya karşı büyük bir öfke vardı. Sloganlarla paralel yapıya tepki gösteriliyordu. Millet çocuklarına, torunlarına şerefle bahsedeceği tarihi bir birlikteliğin temelini atıyordu. Herkesin ortak düşüncesi ülkeydi.

Ülkenin her yerinde millet, İman dolu göğsünü-yüreğini kalleş saldırıya karşı siper ederek saldırıları bastırıyordu,

 

İlerleyen saatlerde Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan Face Time görüşmesi ile canlı yayına bağlanıyor, felaketin büyüklüğünü anlatıyor ve halkı meydanlara davet ediyordu. İstiklal mücadelesi başlamıştı.

Sabah saatlerinde Cumhurbaşkanımız darbecilerin işgal ettiği İstanbul Atatürk Havalimanına canını ortaya koyup iniyor.

Canlı yayında

Esareti kabul etmeyeceğini, millet olarak meydanlarda olacağımızı, sonuna kadar savaşacağımızı söyleyerek müthiş bir güven veriyordu.

 

Halk meydanları boş bırakmıyordu. Yediden yetmişe herkes meydanlarda sabahlıyordu. Halk şunu çok iyi biliyordu ki, bu darbenin arkasında sadece FETÖ terör örgütü yoktu. Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsız olan tüm ülkeler vardı. O yüzden ülkenin yiğit evlatları Çanakkale ruhu ile tarih yazıyordu.

 

Karanlık gecenin sonunda Cenab-I Allah’ın yardımı milletin şanlı direnişi ile ortaya şöyle bir sonuç çıkmıştı.

Darbeciler ihanetle geldiler, Millet dağ gibi iman ve ülke sevgisi ile meydanlardaydı.

Darbeciler tankla, uçakla, helikopterle geldiler, Millet silahsız bir şekilde vatan hainlerine meydan okudu.

Darbeciler milletin bağrına hançer saplamaya çalıştı, Millet Allah’ın yardımı ile o kanlı darbe hançerini vatan hainlerinin bağrına sapladı.

Vatan haini darbeciler kaybetti. Millet Kazandı.

 

Şimdi sıra ülkeyi yönetenlerde.

İktidar devletin kılcal damarlarına kadar giren Fetö örgütüne mensup Bakanlıklardaki en üsten en aşağı doğru kimler varsa, yerelde Valiler, Vali yardımcıları, kaymakamlar, kurum müdürleri, amiri, memuru, askeri, polisi, iş adamları, siyasetçiler iyi araştırılma ve gereği yapılmalı.

Daha önce paralel yapı içinde yer alan, paralel kokusu dahi gelen herkes kurunun yanında yaş yanmayacak şekilde incelenmeli.

Bu yapının elemanları ile yurt dışı gezilerine katılan herkes incelenmeli.

Sokakta tank yürütüp, jetleri uçuran, halka ateş eden bu alçaklardan kesinlikle hesap sorulmalı.

Halkın idam talebi gözden geçirilip dikkate alınmalı.

Siyasetçilerimiz, yöneticilerimiz bu alçaklardan hesap sormazsa bu milletin asla hakkını helal etmeyeceğini bilmeli.

 

Bu duygu ve düşüncelerle;

Selam olsun, başını kuma gömmeyen, fikirlerini, siyasi görüşlerini bir kenara bırakıp tek yürek olan güzel insanlara.

Selam olsun, İbrahimlerin, Musaların, Hüseyinlerin yanında yer alanlara.

Selam olsun, Emniyet Teşkilatımızın kahraman mensuplarına.

Selam olsun, darbeci vatan hainlerinin yanında yer almayan kahraman ordu mensuplarına

Selam olsun, darbeci vatan hainlerine karşı dik duran siyasetçilere, yöneticilere, sivil toplum kuruluşlarına

Herkes şunu çok iyi bilsin ki, Ya istiklal ya ölüm diyen bu millet çocukları ve torunları ile darbe girişiminde bulunan bu alçakları asla unutmayacaktır.

 

Darbe girişimi sonucu hayatını kaybeden Şehitlerimize Allah’tan rahmet yaralılara acil şifalar diliyorum…

Allah bu milletin yardımcısı olsun.

 

NEYİN DARBESİ? KİME DARBE? – Musa APUHAN

 

Öncelikle, yapılan darbe alçaklığı karşısında, canı pahasına dik duran Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a, Başbakan ve kurmaylarına, Sayın Devlet BAHÇELİ’ye, üye ve gönüllülerine, sokaklara sahip çıkın diyen HÜDA PAR’a teşekkür ediyorum.

 

Halkın kendi idarecilerini belirlediği, yetersiz bulduğunda seçimlerde değiştirdiği bir ülkede, askeri darbe yapmaya kalkışmak alçaklıktır.

 

Her sorulduğunda, ”ülkemin ordusuna güveniyorum.” diyen bir millete darbe yapmak, sana güvenip gece yatağında rahat uyuyan, sana canını emanet eden, savaş kabiliyetin olsun diye bütçeden en büyük payı veren, giyiminden barınmana kadar her şeyini verdiği vergilerle karşılayan, maaşını ödeyen bu onurlu halka ihanettir.

 

Kendini senin ihanet edebileceğin ihtimaline karşı dahi koruma ihtiyacı duymayan, sana sırtını dayayan bu samimi halka, darbe yapmaya kalkışmak Brütüs’lüktür.

 

Halkın tercihlerine saygı duymayıp, “halkın ne istediğini biz belirleriz, çünkü halk neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmeyecek kadar aptaldır.” muamelesi, ancak halkına düşman veya asıl kendisi doğruyu göremeyecek kadar aptal olmaktır.

 

Halkının iradesini hiçe sayarak, onların tercihlerini silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak zulümdür, zorbalıktır.

 

Daha iki gün önce, ülkenin birçok yerinde savaş uçaklarıyla halkına darbeye yeltenenlerin, bu girişimleri akamete uğradı. “Ülke bu darbecilerin yapmak istediklerinden kurtuldu” deyip, bayram yapmayacağız.  Ancak bu kalkışmaya cüret edenlerin en büyük cezalara çarptırılmak için gerekli yasal zeminlerin ve düzenlemelerin yapıldığını bilirsek, mutlu olacağız.

 

Biz defalarca darbelere maruz kalmış insanlar olarak, artık darbecilere karşı sessiz kalmamamız gerektiğini öğrendik. Bedeli ne olursa olsun, halkın istemediği bir şeyi yapmanın mümkün olmadığını öğrendik, darbenin millete ihanet olduğunu, darbenin alçaklık olduğunu, darbenin halkını başkasına köle yapmak,  yoksulluğa, açlığa, ölüme, sefalete mahkum etmek olduğunu öğrendik.

 

Bu güne kadar yapılan darbelerin, yapanın yanına kar kaldığını zannedenler yanılıyorlar. Çünkü bu defa bedelini ödemeyi bu halk göze aldı. “Tankın üzerine çıkarım”  lafı bu defa gerçek oldu. Bu halk kendisine bu alçaklığı yapanları, asla hoş görmeyecek ve onların yaptığını hesapsız bırakmayacaktır.

 

Devletin askeri olan, milletin verdiği paralarla maaşını alan, ancak emirlerini vatanına ve milletine ihanet tezgahı içinde olanlardan alan bu bir grup vatan ve millet düşmanlarının tezgahladıkları oyun çok büyüktü. 

 

Başarsaydılar, bugün çok şey değişirdi.

 

Ancak onlar tuzak kurarlar, Allah’ta tuzak kurar. Allah tuzak kuranların en iyisidir.

 

Allaha şükürler olsun, Allah bu mazlum milleti bir kez daha şeytanın ve bu alçak darbecilerin şerrinden korudu.

 

Dünyanın hiçbir yerinde, en sapkın ve gözü dönmüş katiller bile, düşmana karşı halkını korusun diye kullanımına verilen savaş uçakları ve zırhlı tanklarla vatandaşına bomba yağdırmaz. Bu öyle bir cinnet halidir ki, bu öyle bir alçaklıktır ki, işte benim ülkemde benim inançlı insanlarıma bu azgın ve alçak grup bunu yaptı ve benim kardeşlerimi acımasızca katlettiler.

 

Başarabilseydiler, milletin çocukları asker ve polisi sokaklarda birbirlerine kırdıracak ve sokakları kan gölüne çevireceklerdi.

 

Kendi inlerine saklanıp, salyalarını akıtarak mazlum insanların ölümünü keyifle izleyeceklerdi. Ancak bir kez daha halk gelip, alçaklar mağlup oldular.

 

Milli iradeyi ortadan kaldırmak için defalarca planlar yaptılar, kumpaslar kurdular, fitne yaydılar ama her defasında kendi bataklıklarında, kendileri boğuldular.

 

Sonuç olarak; sizler bu ülkenin seçilmiş başbakanlarını idam ederken sessiz kalan halk yok artık. Yaşlarını büyüterek idam ettiğiniz gençlerin, boyun büken anne ve babaları da yok artık. Ölmüş olsa da mezarından hesabı sorulacak her alçaklığın. Yanına kar kalmayacak kimsenin.

 

Darbe kalkışmasının hemen ardından, neyin ne olduğunu anladıktan sonra sokaklara dökülen, polisiyle kol kola meydanlara inen, hiçbir vatandaşın malına ve canına zarar vermeyen yürekli insanımıza teşekkür ediyorum.

 

Herkes şunu çok iyi bilsin ki, bu halk artık korkusuzca kendi devletine, milletine ve iradesine, ne pahasına olursa olsun sahip çıkmıştır ve çıkacaktır.

  

 

İMDAT! DARBE VAR – Mehmet AKAR

     Milletimizin ani müdahalesiyle Elhamdülillah ülkemizi hainlere vermeden kurtardık. Bu çok vahim bir durum değil mi sizce de? Zaten sizin olan bir şeyi arada bir kardeşkanı masum kanı dökerek, yaşasın kazandık demeniz ne acı verici bir durum, bunu algılayabilir misiniz? Kardeş ve masumdan kastım rütbesiz askerlerimiz, şehit olan sivil halkımız, bu yazık değil mi, günah değil mi. Şah ile mat her durumda galiptir. Amacına ulaşmasa bile giriştiği olay onun için bir başarıdır, her girişim haksız kaybetti diye haklı için zafer değildir. Çünkü masum kanının üstüne hiç bir haklılık gerekçe olamaz. Onun için hata yine idarede, ama yiğitlik millette, zafer milletin. Fark ettiniz mi bilmem ama Diyarbakır, doğu ve güneydoğu Anadolu illerimiz ve ülkenin tümü bu sefer gerçekten tek yürekti. Bu, benim bu milletin iman gücüne kardeşliğine olan haklılığımı tekrar kanıtladı elhamdülillah. Türk, Kürt, Zaza, Laz diye bir şey yok biz varız. Hata idarecilerde demiştim yukarıda neden mi, benim şahsi fikrim lanet Kenan Evren, bu memlekette millete arkasıyla gülerek öldü, devlet yargılama yolunu açtı, fakat devlet hastanelerindeki bir uzman doktorun raporundan dolayı dokunamadı, bu yanlış, altındaki bezle sallandıracaktı, ibreti alem olsun. Ama yok kardeşim, ülkede caydırıcı tek bir ceza yok ki. Ondandır şimdiki Yunan evlatları kabahatlerini işleyip babalarına kaçıyorlar. Tabi annelerinin tahmini üzere babaları olabilir diyorum. Ne olacak zaten bitmezler,  tutuklananlar da cezaevlerine girip ağalar gibi yiyip içerler. Emin olun orada bile bu onursuzluğu yapan sözde itin paşaları kandırılıp canlarına kastettikleri erlerden daha iyi hizmet göreceklerdir. Zaten arkaları sağlam, bir şekil üç beş yıl sonra çıkarlar. Örnekleri kısa bir dönem önce bu ülkede oldu. ‘Paşadan mektup var.’ Flaş flaş flaş… Paşalardan ortak kaleme alınmış şiir yarın gazetelerde… Zaten halkımız, milletimiz merhametli bir millettir, hemen unutuverir. Zaten bu ülkede şiirler çok önemli, önce içeri attırır, sonra şaha kaldırır. Bunu kimse inkar edemez. Sonuç itibari ile sevgili dostlar bu olaylar çok vahim olaylar, bunları ciddi bir ekibin ilgilenip masumca şehit olan vatandaşlarımızın hakkını bunlardan almalı, yoksa şehit hakkı sabi hakkıdır, altından kalkılamaz. Her musibette bir hayır vardır, siz göremezsiniz. Bu vahim olay beni iki noktada çok etkiledi. Birincisi habersizce oraya sürüklenmiş ve şuursuzca karşısındaki sivil halka yani kendi ailesine ateş açmaları, sonra aynı şekil onların halkın eline geçtiklerinde linç edilirken ki merhamet dilemeleri. Bu gerçekten kardeşi kardeşe kırdırma, kardeş kanı ellerine bulaştırmadır. Buna sebep olanlar andolsun ki hesabını çok ağır vereceklerdir Allah’a. Bir diğer nokta ise ülkenin her bölgesinde insanların tek yürek olmaları, sanki Diyarbakır’da hiç bir zaman bir olay olmamış gibiydi. Aynı şekilde diğer doğu illerimizde de aynısı, bu beni çok mutlu etti gerçekten çok mutlu oldum… Son olarak bana göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu olaylarda şehit olan masum vatandaşlarımızın aziz ruhları hatırına ve aynı zamanda dünyaya iyi bir mesaj verme adına acilen Ayasofya’yı kendi imamlık yaparak ibadete açmalıdır. Bu onun bu millete, masum şehit olan vatandaşlara ebedi bir borcudur. Ayrıca bu olaylara habersizce bulaşmış askerlerimizin iyi ayıklanıp kurtarılması da devletin adaletine kalmış, vebal ağırdır beyler iyi ayıklayın. Cehennemde ateşten tasma var. Şehitlerimize Allahtan rahmetler diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Selametle… 

Editör: TE Bilisim