Bingöl Üniversitesi’nde TUBİTAK destekli ‘Yerel Kalkınma Çalıştayı’ düzenlendi. Recep Tayip Erdoğan Kongre Merkezi’nde 3 oturum halinde düzenlenen kongreye yurtiçi ve yurt dışından çok sayıda konuşmacı katıldı.

Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Bilal Bağış ve Prof. Dr. Ahmet Gürbüz’ün açış konuşmalarının ardından start alan çalıştayda ‘Bingöl’de Yetişen Yöresel Bitkilerin Ekonomik Kazanca Dönüştürülmesi Ve Tarım Kültürü’ konulu konuşma yapan Bingöl Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yunus Budak, Bingöl özelinde üretim konusunda spesifik bir modelin ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi.  Söz konusu model dahilinde belirlenecek yol haritasıyla nelerin yapılabileceğinin masaya yatırılması gerektiğini belirten Budak, “Bizim yerel kalkınma konusunda en önemli sorunlarımızdan bir tanesi bir program ve yol haritamızın olmayışıdır. Bu ve benzer çalıştayların katkısıyla bu sorunun da zamanla aşılacağını umuyoruz. Öncelikle kalkınma konusunun kategorize edilerek ağırlığın hangi alanlara verileceğinin netliğe kavuşturulması lazım.  Burada Bingöl’ün mevcut potansiyeli, coğrafi konumu, nüfus, iklim, sanayi yatırımlarına yatkınlığı, tarım ve hayvancılık gibi başlıkların ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar var. Kalkınma konusunda bir odak noktası belirlemek lazım. Yani odak noktasının ne olacağı ve yoğunlaşmanın neyin üzerinde olacağına karar verilmesi gerekir.  Bu başlıklar altında belirlenecek programlar dahilinde uzun vadeli ve istikrarlı bir kalkınma politikasının belirlenmesinde fayda var.”dedi.

DÜNYADA Kİ SANAYİ HAMLELERİ

Konuşmasında, batı dünyasında ki sanayi hamleleri ve tarihsel sürecine değinen Budak, “Endüstri Devriminin üzerinden iki asır geçmesine rağmen halen kayda değer bir fark yaratamadık.  Ford’un T Model araba üretimini yürüyen bant sistemiyle piyasaya sürmesinin üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçti. Treni kaçırdığımız gerçeği gün gibi ortadayken bir adım atılmaması ve üretim konusunda bir yol alınmaması üzüntü verici. Bugün kitlesel olsun, yalın üretim olsun öyle bir noktaya gelindi ki

Alt Sahra ve bazı 3. Dünya ülkeleri dışında gıdaya ve teknolojiye erişimi neredeyse aynı hızda oluyor.

Stok, ambalaj ve nakliye teknolojisi eski dünyada ki kıtlık ve açlık tehlikesini önemli ölçüde ortadan kaldırdı. Ancak gelişmemiş ve iç savaşın etkili olduğu birçok bölgede kıtlık ve açlık tehlikelerinin yaşandığı bir gerçek. Yani bir açıdan insanoğlunun açlık tehlikesini yendikten sonra Maslow’un tanımlamasıyla kendini gerçekleştirmenin peşine düştü. Peki bu neyi doğurdu? Bilişim Çağını. Bugün ‘bilgi toplumu’, ‘enformasyon toplumu’ ve ‘ yeni ekonomi’ düzeninin hakim olduğu ileri derecede gelişmiş ülkelerle rekabet şansımızın ne kadar olduğunu iyi düşünmemiz lazım. Sosyolojik olarak bakıldığında bizim kır toplumu olma gerçeğimiz hala zamana ihtiyacımızın olduğunu gösteriyor.”

“BİNGÖL EŞSİZ BİR HAZİNE DEĞERİNDE”

“Uzay teknolojisi ve yapay zekanın tartışıldığı bu dönemde Bingöl özelinde ne yapılabilir ona bakmak lazım” diyen Budak, şöyle devam etti; “Dünya bir taraftan yapay zekayı ve bilişimi konuşurken, diğer taraftan tohumu, tarımı ve özellikle organik tarımı tartışmaktadır. Raf ömrü uzun olan gıdaların, sütün, yoğurdun ve diğer bütün paket ürünlerin sağlık üzerinde olan olumsuz etkileri insanları organik ürünlere yönlendiriyor.  Birçok ülkede organik tarımı teşvik edici ve korumacı politikalar geliştiriliyor.

Tamda burada Bingöl’de ki organik tarım ve hayvancılık konusu büyük bir önem arz ediyor. Bingöl iklimi, coğrafi yapısı ve bitki çeşitliliğiyle eşsiz bir hazine değerinde. Böylesine muazzam bir hazinenin üzerinde durduğumuzun farkına varmalıyız. Bugün hangi dağ köyüne giderseniz gidin doğa size beklenenden daha fazla cömert davranacağını, zenginliğini gösterecektir. Yeter ki farkına varalım. Özellikle Bingöl’de yetişen yöresel bitkilere çekmek istiyorum.  Bugün Ege’de zeytinyağı ne kadar değerliyse bizde de ceviz, böğürtlen, ışkın, kuşburnu, sumak ve kekik o kadar değerlidir. Bingöl’ün neredeyse her metrekaresinde kendi doğal ortamında yetişen tonlarca Kuşburnu ziyan oluyor. Adeta bir şifa kaynağı olan bu değerli bitkinin meyvesinin ticari kazanca dönüştürülmesi imkansız değildir. 

 Kuşburnu kültürü yapıldığı takdirde rahatlıkla ticari kazanca dönüştürebilir.  Kışın kar yağışından aylar sonra dahi dalından koparıp tüketebiliyorsunuz. Bugün her işletmede toz halinde satılıyor. Bundan yararlanılmaması büyük bir eksiklik.  Yine Bingöl dağlarında 3-4 kekik türü mevcuttur. Bunlarında kültürü ve ekim konusunda denemeler yapılabilir. Kültürü yapılabilecek bir diğer bitki türü de yerli böğürtlendir. Bu konuda da deneme ekimleri yapılabilir. Sumak ise yine kendi doğal ortamında yetişen çok değerli bir türdür. Bingöl’de birçok bölgede yetişen Sumak araştırılmaya değer bir bitkidir.”

“CEVİZ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE CİDDİ HATALAR YAPIYORUZ”

 Ceviz konusunda ise ileri de telafisi mümkün olmayan hataların yapıldığını belirten Budak, “1970’lerden itibaren asırlık ağaçlarımızı tüccarlara sattık ve yerli ırkın kökünü kuruttuk.  Bugün ise ne olduğu belirsiz fidanlarla toprağımızı kirletiyoruz. Eğer ceviz konusunda bir atılım yapılacaksa öncelikle yerli türlerin korunması ve teşvik edilmesi lazım. Bunların uygulanabilmesi de uzmanlaşma, tohumu koruma ve pazar sorununun aşılmasıyla mümkündür.”

BİNGÖL’ÜN KALKINMA SORUNU

Konuşmasının sonunda Bingöl’ün ‘kalkınamama’ sorununa değinen Budak, “ Bingöl,1960’lı yıllardan beri ‘ Kalkınmada Öncelikli İller’ arasında yer alıyor. Ancak aradan geçen zamana rağmen kalkınma konusunun bugün hale tartışılıyor olması hepimizin sorumlu olduğunu gösteriyor. Son olarak tamda Kırsal Kalkınma ve hayvancılığı ilgilendiren ve Bingöl’ün hala ilave edilmeyi beklediği IPARD programından bahsetmek istiyorum. Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPARD) olan programa 42 il dahil edildi ve bugüne kadar 2.3 milyar avro yatırım yapıldı. 2007 yılında başlayan bu programa Bingöl dahilmiş değil. Bingöl için bu tür destekler hayati önem arz ediyor.”